Yaşamını bilime, bitki dünyasına adayan Prof.
Dr. Ali Demirsoy, Bursa iş dünyasına dıradışı bir konferans verdi .
“Sıradışı” olan sadece Demirsoy’un yaşamı ve kişisel hikayesi değil, çok basit gibi gördüğümüz, hiç kale almadığımız basit iklim ve canlı yapılarındaki değişikliğin hepimizi felakete sürükleyecek denli güçlü bir etkiye yol açmakta olduğuna ilişkin öngörüleriydi.
“Sıradışı” olan sadece Demirsoy’un yaşamı ve kişisel hikayesi değil, çok basit gibi gördüğümüz, hiç kale almadığımız basit iklim ve canlı yapılarındaki değişikliğin hepimizi felakete sürükleyecek denli güçlü bir etkiye yol açmakta olduğuna ilişkin öngörüleriydi.
Öncelikle, son 20
yıldaki farklı arayışlara rağmen, Bursa hala kent ekonomisinin nabzını tutan,
en köklü ve en başarılı sanayi kuruluşlarının temsil edildiği Bursa Sanayicileri ve İşadamları Derneği’ni
(BUSİAD) U.Ü. Felsefe Bölümü ve Bursa
Felsefe Kulübü ile işbirliği yaparak, felsefe gibi farklı bir söyleşiler dizisini başlatması
nedeniyle tebrik etmek istiyorum.
“Felsefe” konusu, olay ve olguları
sorgulama, farklı bakış açıları geliştirme; dünyayı ve gelişmeleri didikleme,
anlama, birbirinden çok bağımsızmış gibi
görünen durumlar arasındaki ilişkileri yakalama, işi olduğu için, genel olarak
tutucu, muhafazakar iktidar odaklarınca hoş karşılanmaz...
Felsefe “kafayı yemiş”lerin uğraştığı alanlar olarak gösterilmek istenir. Hazır sınırları çizilmiş kurallar, doğrular, yanlışlar, duvarlar, cezalar, emirler, meşru davranış kalıpları dururken, şimdi bunları sorgulamanın hiç de gereği yok diye düşünülür!
Felsefe eğitimi alanlar da eğer okullarda öğretmen vs. değillerse, işsiz kalmaları kesindir!
Felsefe “kafayı yemiş”lerin uğraştığı alanlar olarak gösterilmek istenir. Hazır sınırları çizilmiş kurallar, doğrular, yanlışlar, duvarlar, cezalar, emirler, meşru davranış kalıpları dururken, şimdi bunları sorgulamanın hiç de gereği yok diye düşünülür!
Felsefe eğitimi alanlar da eğer okullarda öğretmen vs. değillerse, işsiz kalmaları kesindir!
Hacettepe Üniversitesi Emekli Öğretim Üyesi Prof.
Dr. Ali Demirsoy “Renklerin
Dansı (Dünyamızın oluşumuna bir bakış)” başlıklı konuşmasına kendinden
“Orta zekalı, kötü eğitimli birisi”
diye söz ederek başladı.
Ama çok çalışkan, sıradışı ve aktif olmalı ki, genç yaşta yükselmesini, “32 yaşımda dekan oldum. Rektörümüz İhsan Doğramacı beni hiç sevmezdi,
ilk işi beni görevden almak oldu” sözleriyle ifade etti.
Önce jeolojiye
merak etmiş. “Kafayı taktım, yer altındaki altını, petrolü bulup hemen
Türkiye’yi kurtarmak istedim” diyor.
Ama hayal
kırıklıkları sürekli hedef küçültmüş ona: “Olmadı.
Ardından üniversiteyi, fakülteyi, derken en sonunda odamı düzeltmeye karar verdim. Ancak onu da yapamadım... Okuldaki odamda bir
dosyayı bulmak için saatlerce arıyorsun”
Yabancı burslarla
Avrupa ülkelerine doğa,
bitkiler üzerine araştırmalar başlamış.
Anlaşılan, tek
bir konu üzerine yoğunlaşmaktansa kafayı, canlıların yaşamı, flora,fauna,
bitkisel çeşitlilik gibi konulara yormuş.
İşadamları ve
felsefeye ilgi duyan akademi camiasının ilgi gösterdiği konferansa katılım fena değildi. Ancak bir
emekli gazeteci olarak, böylesine önemli , üstelik de BUSİAD gibi
önemli bir kurumun toplantısında
gazetecileri, muhabir dostları göremedim.
Basında
muhabirlerin hızla yok oluşu, gazete ve televizyon kuruluşlarının tamamen birer
ticaret şirketi haline dönme halleri hüzün verici.
Prof. Dr.
Demirsoy’un tespitlerinden
bazılarını paylaşmak istiyorum:
-
“Dünya,
yeryüzü ve gezegenler yaklaşık 4,5 milyar yıl önce oluştu. Çok uzun süre dünyada yaşam olmadı. Toprak
574 milyon yıl önce oluşmaya başladı. Canlılığın oluşumunu Güneş ve ayın yörüngeleri etkiledi. Örneğin Ay olmazsa birkaç saat içinde ölürüz.
Ay bizi güneşin etkilerindenkoruyor. Güneş
de bizi diğer yıldızların zararlı ışıklarından koruyor. Güneş olmazsa bu
işıklar bizi anında öldürür.”
-
“Yaşamın
ortaya çıkmasında ilk aşama serbest oksijenin ortaya çıkışı. ATP (Adenozin trifosfat) üretimini artırıyor. Her nefes alışta ölüme yaklaşıyoruz. Yağıştan sonra ozon
oluşur. En az yarım saat sonra çıkan ozon var.”
-
“Erken
kararan meyveyi yeyin. Ayva,elma muz
patates. Tabi kararmadan.”
-
“Yosunlar
1 milyar yıl önce vardı. Toprak 574 milyon yıl önce oluşmaya başladı.
Eğreltiotu ilk otlardan. Tozlaşma
rüzgarla başlıyor. Metaginko (bir çeşit ot) 190 milyon yıl sene ortaya çıktı,
kanserin tek ilacı.”
-
“Mesozoik
çağda kuraklık yüzünden bitkiler neslini devamı
için tohuma duruyor. Önce çiçekler tohuma duruyor. Henüz meyve yok. Arı, sinek, kelebek ortaya
çıkıyor ve rüzgarın yerine böcekler bitkilerde döllenme aracı oluyor. “
-
“200
milyon yıl önce renk cümbüşü, çiçeklerin
kendini gösterme yarışına sahne olundu. Farklı renkler.. çiçekler.. 12 ay,
yani bir sene sonra yeniden çıkıyor. Tüm çiçeklerde farklı renkler,
tonlar..taçyapraklar... Çiçeğin ortası döllenme noktasıdır, çevresi albeni
içindir.. Seçilenler ayakta kalır, döllenme ile meyve ortaya çıkarır.”
-
“Erkekler
dişilerden 1,5 milyon yıl sonra ortaya çıktı. Kimse boşuna ben erkeğim diye
horozlanmasın.”
-
“Eğri
burun, siyah göz başattır. Yani eğri burun kimdeyse baba odur.“
-
“İnsanların
1/400.000’i renk körüdür.”
- "Bizm
birbirinin aynısı sandığımız çiçeklerin, koyun kuzuların hepsinin birer barkodu vardır. Her koyun kuzusunu bu barkodla tanır. Barkod sadece hayvanlarda
olmaz. Örneğin Afrika’da, hatta Urfa’da özel
işaretlerle vücuda barkodlar yapılır ve o barkoda bakarak o kişinin kim
olduğunu, ayrıntısıyla öğrenirsiniz. Örneğin
primatlarda kıçı mavi olan kimse, lider odur. Kimileri kuyruğu dik
tutarak, kimileri kırmızı yüzleriyle
ayırt edilirler.”
-
“Kimse
tam erkek ya da tam kadın değildir.”
-
“Hayvanlar
çiftleşmek istediklerini, döllenme dönemlerine uygun olarak hareketleri ile belli
ederler. İnsanlarda da örneğin, kızların büyüyünce kendini gösterme ihtiyaçları
doğaldır. Hatta bazı toplumlarda kız, reşit olduğunu kanıtlayan ilk adet
kanamasından sonra kırmızı elbise giydirilip dolaştırılır. Genellikle 12
yaşındadır ve bu hareket çevreye tamam artık ben kadınım, evlenebilirim anlamına
gelir. Örneğin Tokat’ta kadınlarda
elbise siyahsa dul, pembeyse nişanlı,
kırmızı ise bekar, yeşil ise evli olmayı
ifade eder.”
-
“Güneşten
100 kat büyük ya da 44 kat küçük yıldız sistemlerinde canlılık olmaz, top
şekilli galaksilerde canlılık olmaz, uydusu olmayan gezegenlerde hayat olmaz. O
nedenle Mars'ta ancak fanuslarda bir hayat sürdürülebilir. Tek bir insanın uzay
kıyafeti 60 milyon dolara maloluyor. Demek oluyor ki, orası bize mekan olmaz.”
-
“En
yakın yıldıza 120 bin yılda gidebiliriz. Yani hiçbir yere gidebilecek değiliz.
4.5 milyar yıldan beri canlılar Dünyayı vatan olarak görür. Bir başka gezegene
gidebilsek bile yaşayabilmemiz için 40 bin canlıyı yanımızda götürmemiz
gerekir. Yani başka dünya yok. O nedenle bütün anayasaların ilk maddesi şu
olmalıdır: Doğa hakkı insan hakkından önce gelmelidir.”
-
“2035
yılı bana göre sonun başlangıcı. 2050’ye kadar çok büyük kargaşalar, katliamlar
öngörüyorum. Zira bütün gelişme süreçleri o yönde ilerliyor.
-
“Süphan,
Nemrut, Cilo gibi buzulları olan dağlardan sadece Cilo'da bir miktar buzul
kaldı. ABD sadece bu yıl kasırgalardan dolayı 240 milyar dolar zarar yaşadı.
Dönülemez bir yola girildi. Küresel ısınma nedeniyle 2035 sonrası büyük
katliamlar olabilir.”