29 Ekim 2018 Pazartesi

BUSİAD’da sıradışı bir profesör...




Yaşamını  bilime, bitki dünyasına adayan  Prof. Dr. Ali Demirsoy,  Bursa iş dünyasına  dıradışı bir konferans verdi . 
“Sıradışı” olan sadece Demirsoy’un yaşamı  ve kişisel hikayesi değil, çok basit gibi gördüğümüz, hiç  kale almadığımız basit iklim ve canlı yapılarındaki değişikliğin hepimizi felakete sürükleyecek denli güçlü bir etkiye yol açmakta olduğuna ilişkin öngörüleriydi.
Öncelikle, son 20 yıldaki farklı arayışlara rağmen, Bursa hala kent ekonomisinin nabzını tutan, en köklü ve en başarılı sanayi kuruluşlarının temsil edildiği Bursa Sanayicileri ve İşadamları Derneği’ni (BUSİAD) U.Ü. Felsefe Bölümü ve Bursa Felsefe Kulübü ile işbirliği yaparak, felsefe gibi farklı bir söyleşiler dizisini başlatması nedeniyle tebrik etmek istiyorum.
“Felsefe” konusu,  olay ve olguları sorgulama, farklı bakış açıları geliştirme; dünyayı ve gelişmeleri didikleme, anlama,  birbirinden çok bağımsızmış gibi görünen durumlar arasındaki ilişkileri yakalama, işi olduğu için, genel olarak tutucu, muhafazakar iktidar odaklarınca hoş karşılanmaz...
Felsefe “kafayı yemiş”lerin uğraştığı alanlar olarak gösterilmek istenir. Hazır sınırları çizilmiş kurallar, doğrular, yanlışlar, duvarlar, cezalar, emirler, meşru davranış kalıpları dururken, şimdi bunları sorgulamanın hiç de gereği yok diye düşünülür! 
Felsefe eğitimi alanlar da eğer okullarda öğretmen vs. değillerse, işsiz kalmaları kesindir!
Hacettepe Üniversitesi Emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Demirsoy  Renklerin Dansı (Dünyamızın oluşumuna bir bakış)” başlıklı konuşmasına  kendinden  Orta zekalı, kötü eğitimli birisi” diye söz ederek başladı.
Ama çok çalışkan, sıradışı ve aktif olmalı ki, genç yaşta yükselmesini, “32 yaşımda dekan oldum. Rektörümüz İhsan Doğramacı beni hiç sevmezdi, ilk işi beni görevden almak oldu” sözleriyle ifade etti.   
Önce jeolojiye merak etmiş. “Kafayı  taktım,  yer altındaki altını, petrolü bulup hemen Türkiye’yi  kurtarmak istedim” diyor.
Ama hayal kırıklıkları sürekli hedef küçültmüş ona: “Olmadı. Ardından  üniversiteyi, fakülteyi,  derken en sonunda odamı  düzeltmeye karar verdim. Ancak  onu da yapamadım... Okuldaki odamda bir dosyayı bulmak için saatlerce arıyorsun”
Yabancı burslarla Avrupa ülkelerine doğa, bitkiler  üzerine araştırmalar  başlamış.
Anlaşılan, tek bir konu üzerine yoğunlaşmaktansa kafayı, canlıların yaşamı, flora,fauna, bitkisel çeşitlilik gibi konulara yormuş.
İşadamları ve felsefeye ilgi duyan akademi camiasının ilgi gösterdiği  konferansa katılım fena değildi. Ancak bir emekli gazeteci olarak, böylesine önemli , üstelik de BUSİAD gibi önemli bir kurumun toplantısında  gazetecileri, muhabir dostları göremedim. 
Basında muhabirlerin hızla yok oluşu, gazete ve televizyon kuruluşlarının tamamen birer ticaret şirketi haline dönme halleri hüzün verici.
Prof.  Dr. Demirsoy’un tespitlerinden bazılarını paylaşmak istiyorum:
-          “Dünya, yeryüzü ve gezegenler yaklaşık 4,5 milyar yıl önce oluştu.  Çok uzun süre dünyada yaşam olmadı. Toprak 574 milyon yıl önce oluşmaya başladı. Canlılığın oluşumunu  Güneş ve ayın yörüngeleri etkiledi.  Örneğin Ay olmazsa birkaç saat içinde ölürüz. Ay bizi güneşin etkilerindenkoruyor. Güneş  de bizi diğer yıldızların zararlı ışıklarından koruyor. Güneş olmazsa bu işıklar bizi anında öldürür.”
-          “Yaşamın ortaya çıkmasında ilk aşama serbest oksijenin ortaya çıkışı. ATP (Adenozin trifosfat)  üretimini artırıyor.  Her nefes alışta  ölüme yaklaşıyoruz. Yağıştan sonra ozon oluşur. En az yarım saat sonra çıkan ozon var.”
-          “Erken kararan meyveyi yeyin.  Ayva,elma muz patates.  Tabi kararmadan.”
-          “Yosunlar 1 milyar yıl önce vardı. Toprak 574 milyon yıl önce oluşmaya başladı. Eğreltiotu ilk otlardan.  Tozlaşma rüzgarla başlıyor. Metaginko (bir çeşit ot) 190 milyon yıl sene ortaya çıktı, kanserin tek ilacı.”
-          “Mesozoik çağda kuraklık yüzünden bitkiler neslini devamı  için tohuma duruyor. Önce çiçekler tohuma duruyor.  Henüz meyve yok. Arı, sinek, kelebek ortaya çıkıyor ve rüzgarın yerine böcekler bitkilerde döllenme aracı oluyor. “
-          “200 milyon yıl önce renk cümbüşü,  çiçeklerin kendini gösterme yarışına sahne olundu. Farklı renkler.. çiçekler..  12 ay,  yani bir sene sonra yeniden çıkıyor. Tüm çiçeklerde farklı renkler, tonlar..taçyapraklar... Çiçeğin ortası döllenme noktasıdır, çevresi albeni içindir.. Seçilenler ayakta kalır, döllenme ile meyve ortaya çıkarır.”
-          “Erkekler dişilerden 1,5 milyon yıl sonra ortaya çıktı. Kimse boşuna ben erkeğim diye horozlanmasın.”  
-          “Eğri burun, siyah göz başattır. Yani eğri burun kimdeyse baba odur.“
-          “İnsanların 1/400.000’i renk körüdür.”
-          "Bizm birbirinin aynısı sandığımız çiçeklerin, koyun kuzuların hepsinin birer  barkodu vardır. Her koyun kuzusunu bu barkodla tanır. Barkod sadece hayvanlarda olmaz. Örneğin Afrika’da, hatta Urfa’da özel  işaretlerle vücuda barkodlar yapılır ve o barkoda bakarak o kişinin kim olduğunu, ayrıntısıyla öğrenirsiniz. Örneğin  primatlarda kıçı mavi olan kimse, lider odur. Kimileri kuyruğu dik tutarak, kimileri  kırmızı yüzleriyle ayırt edilirler.”
-          “Kimse tam erkek ya da tam kadın değildir.”
-          “Hayvanlar çiftleşmek istediklerini, döllenme dönemlerine uygun olarak hareketleri ile belli ederler. İnsanlarda da örneğin, kızların büyüyünce kendini gösterme ihtiyaçları doğaldır. Hatta bazı toplumlarda kız, reşit olduğunu kanıtlayan ilk adet kanamasından sonra kırmızı elbise giydirilip dolaştırılır. Genellikle 12 yaşındadır ve bu hareket çevreye tamam artık ben kadınım, evlenebilirim anlamına gelir.  Örneğin Tokat’ta kadınlarda elbise siyahsa dul, pembeyse nişanlı,  kırmızı ise bekar, yeşil ise evli olmayı  ifade eder.”
-          “Güneşten 100 kat büyük ya da 44 kat küçük yıldız sistemlerinde canlılık olmaz, top şekilli galaksilerde canlılık olmaz, uydusu olmayan gezegenlerde hayat olmaz. O nedenle Mars'ta ancak fanuslarda bir hayat sürdürülebilir. Tek bir insanın uzay kıyafeti 60 milyon dolara maloluyor. Demek oluyor ki, orası bize mekan olmaz.”
-          “En yakın yıldıza 120 bin yılda gidebiliriz. Yani hiçbir yere gidebilecek değiliz. 4.5 milyar yıldan beri canlılar Dünyayı vatan olarak görür. Bir başka gezegene gidebilsek bile yaşayabilmemiz için 40 bin canlıyı yanımızda götürmemiz gerekir. Yani başka dünya yok. O nedenle bütün anayasaların ilk maddesi şu olmalıdır: Doğa hakkı insan hakkından önce gelmelidir.”
-          “2035 yılı bana göre sonun başlangıcı. 2050’ye kadar çok büyük kargaşalar, katliamlar öngörüyorum. Zira bütün gelişme süreçleri o yönde ilerliyor.
-          “Süphan, Nemrut, Cilo gibi buzulları olan dağlardan sadece Cilo'da bir miktar buzul kaldı. ABD sadece bu yıl kasırgalardan dolayı 240 milyar dolar zarar yaşadı. Dönülemez bir yola girildi. Küresel ısınma nedeniyle 2035 sonrası büyük katliamlar olabilir.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder