Köyleri değiştirmeye aday bir proje:
Artvin Şavşat'ın Savaş köyünden Bursa'ya göç edenler, doğduğu topraklarda ekonomik ve sosyo-kültürel yapıyı canlandırmak için kooperatif kuruyor
Savaş Köyü Doğa Kültür Turizm ve Dayanışma Derneği (SAV-DER) Artvin'in Şavşat ilçesine bağlı Savaş köyünden göç edenlerin 22 Mart 2016'da "Dünya Su Günü"nde kurdukları ve merkezi İstanbul'da olan bir dernek. SAV-DER Bursa Şubesi ise Savaş köylülerin daha yoğun yaşadığı Bursa'da 18 Ağustos'ta kurulmuş, ilk Olağan Genel Kurulu'nu 4 Kasım 2017'de yapmış... Hem de ilk çağrı günü... Yani çok genç ve dinamik bir sivil toplum kuruluşu.
SAV-DER Bursa Şubesinde 193, İstanbul Şubesinde 122 üye var. Ama hızla adını duyuruyor, yörede ilgi çekiyor. Geçtiğimiz hafta sonunda BAOB salonundaki "Şavşat Gecesi" diye bilinen SAV-DER Bursa buluşmaları etkinliğine 650 kişinin katılımı da bu ilgiyi kanıtladı.
Derneğin Bursa Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Ferhan Küçük, Bursa'da tekstil işiyle uğraşan, 35 yıldır Bursa'da yaşayan, bu kentte üreten, kazanan; ama doğduğu topraklar aklının bir köşesinden çıkmayan bir isim. Kendisiyle hem derneği, hem de ata topraklarında yapmak istediklerini konuştuk.
İşte sorular ve yanıtları:
![]() |
Ferhan Küçük |
- İnsanlar köylerden büyük şehirlere göçtü, çoğunun oralarla bir bağlantısı da kalmadı. Ama hayatını şehirlerde kazanıyor olsa, şehir yaşamıyla bütünleşse de, insanların doğduğu topraklara, köylerine özlemi bitmiyor. Mevcut durumda bu özlem, gidip yazları orada kalmak, en fazla orada bir ev, bir tür yazlık yapmak şeklinde ortaya çıkıyor. Tabi bunların ömrü de sanki bir nesil gibi... Zira, şehirde doğan çocukların, yeni kuşakların oraya dönmesini, hatta özlemesini kimse beklemiyor. 2, 3. kuşaklar için köyler pek bir şey ifade etmiyor... Siz dernek olarak farklı bir şeyi planlıyorsunuz. Doğduğunuz topraklarda birşeyler yapmak, üretmek, ürettiğini tüketiciye ulaştırmak... Topraklarınıza sahip çıkmak, kalıcı şeyler yapmak istiyorsunuz. Hem oradaki sosyal kültürel yaşamı zenginleştirmek, canlılık kazandırmak; hem de şehirdeki insanların doğduğu topraklarla bağlarını bir şekilde sürdürmelerine olanak tanımak... Hazırlığını yaptığınız kooperatif hakkında bilgi verirmisiniz. Fikir nerden çıktı, şu aşamaya kadar neler yaptınız?
- Bizim bu derneğimiz, SAV-DER, göçün yarattığı sosyo-kültürel sonuçların yanında, geleceğe dönük bir takım kaygıları önlemeye dönük çabaların adıdır. Biz toplumsal değişimin, kuşaklar arası farklılaşmadan doğan kültür yozlaşmasının ve bütün bunların getirdiği yerin, ekonomik, kültürel sorunlarını, sonuçlarını biliyoruz, yaşıyoruz. Perşembenin gelişi çarşambadan belliydi. İki kuşak önce hiç aklımızda olmayan şeyleri bugün biz yaşıyoruz. Sürecin bu şekilde ilerlemesi bizim aklımızı, dimağımızı köreltiyor. Yani o kadar dramatik bir senaryo çıkıyor ki karşımıza.... Böyle giderse, 2060 yılında Türkiye'nin beşte 4'ü çölleşme riski ile karşıya kalacak..
- Ya da önce yerli, ardından yabancı şirketlere satılacak...
- Tabi hala toprak kalmışsa, yabancılara satılacak. Bunun işaretleri var. İşte bunu gördük. Bu ve benzeri kaygılar, bazı sivil toplum kuruluşlarının olduğu gibi, SAV-DER’in de kayıtsız kalamayacağı konular. Biz ne yapabiliriz dediğimizde, SAV-DER olarak bir rol üstlenmek istiyoruz. Derneğin kuruluş amacı budur. Bunun içerisinde kooeratifleşmek de var, diğer sosyo-ekonomik faaliyetler de. Doğayı korumak da var, doğal tarım ile temel ihtiyaç maddelerinin üretimi de...
![]() |
Savaş köyündeki imeceye katılan kadınlara teşekkür |
Çocuklarımıza daha güzel bir kültürel ortam sunacağız. Topraklar insansızlaştığı, doğal yaşam, doğa tahrip olduğu için, buraların bir takım ticari açılımlara terk edilme riskini ortadan kaldıracağız. Bakın, Artvin'in toplam nüfusu 168 bin. Bunun içinde onlarca yıldır büyük şehirlerde yaşayan bizler de kısmen varız. Ben 1984'den beri Bursa'da yaşıyorum ama, benim nüfus kaydım Şavşat'ın Savaş köyde... Yani o 168 binin içinde. Demek ki, Artvin’in orada sürekli yaşayan nüfusu resmi kayıtların daha da.
DOĞANIN TAHRİBİ...
- Köylerin terk edilmesi, doğanın tahribine zemin mi hazırlıyor?
- Tabi. Oralı olmak, insanın faaliyetleri ile ölçülüyor. 'Su' diyorsun, birileri diyor ki 'Boşa akıyor'. 'Tarlayı sularız' diyorsun, 'Sulamıyorsunuz ki zaten' deniyor. Ama sularsak bizim... 'Orman' diyoruz, 'Kullanmıyorsunuz ki' deniyor. 'Doğa' diyorsunuz, 'Ne işe yarıyor bak, taş, kaya. Ama altında maden var, altın var, çıkarıp alacağım' diyor. 'Altın orada yatıyor' diyor.
Halbuki, doğal çevre, doğa, sizin öyle hoyratça deşerek siyanürle altındaki şeyi çıkarıp tahrip edebileceğiniz bir şey değil. Milyonlarca yılda oluşan bir zenginlik bu. Siz kazmayı vurduğunuzda, orayı belki bir milyon yıl geriye götüreceksiniz.
Bunların olmaması için bizim orada 40, 50 sene önceki faaliyetlerimizi, günün koşullarına uygun olarak canlandırmamız lazım. Çift sürülüyordu, öküzle... Oysa şimdi tarım makineli hale geldi. Artvin, Savaş köyü toprakları ile ilgili çalışma yapan uzmanlarımız var. O topraklarda ne yetişir, belirleyeceğiz. Atadan dededen kalma yöntemler yerine daha modern yöntemleri kullanabileceğiz. Bizde topraklara bir sene mısır, bir sene buğday ekilir. Nadasa bırakacak kadar toprağımız yoktur.
- Sadece ekip biçmek değil, hayvancılık da var sanırım...
- Tabi, bizim Savaş köyünde 4-5 bin, belki daha fazla büyükbaş hayvan, 10 bin baş da küçükbaş hayvan vardı. Bunlar bir köy için ciddi rakamlar. Köyümüz 70'li yıllarda 230 hane civarındaydı. Ve büyük çoğunluk köyde yetişen ürünlerle beslenebiliyordu. Yani o topraklar bin-bin 200 insanı besleyebiliyordu. O günün ilkel tarım yöntemleri ile bu yapılabiliyorsa... Buğdayı, mısırı, fasulyesi, patatesi, soğanı... Meyvecilik, arıcılık iyidir. Kış için marmelatlar yapılırdı.
Yani orası bugün yaklaşık 150 hane için çok iyi koşullarda bir yaşam alanı haline getirilebilir. Teknoloji ilerledi, Yerli tohumla daha fazla üretim elde edebileceğiz. Toprak analizleri yaptıracağız, belki yepyeni şeyler üretilecek. Bu ziraatçıların işi. O topraklarda en iyi yetişen ürünler neyse onu tespit ettireceğiz. Nitelikli ürün... Kendini yetkinleştirecek bir yapı oluşacak. Kooperatif mantığı içinde hem üyelerinin ihtiyaçlarını, diğer taraftan da tüketicisinin ihtiyaçlarını hesap ediyoruz.
![]() |
Gençler, anne babalarının doğduğu topraklara hasret şiirler okudu. |
İŞGÜCÜNÜ HAREKETE GEÇİRMEK..
- Köylerde genç kalmamış. Yaşlı, emekli insanlar. Kim yapacak bu işleri?
- Kışları nüfus azalıyor ama yazları birçok insanımız köyde kalıyor. Yazları Bursa sıcak, orası daha ferah, sakin. yakacak sorunu yok. Ben de geçen sene, 35 sene sonra gittim ve köyde bir hafta kaldım. Fark ettim ki, günde 5 saat uyku insana yetiyor. Dinleniyorsunuz. Burada yıllarca bedenen çalışmamış bir adamım, orada amele gibi çalıştım, su değirmeni yaptık.
Günde 9 saat, 10 saat... Düşün... Ve sabah saat 5'de kalkıyorsun, dinlenmişsin. Sakin bir ortam. Buradan oraya yaz aylarında çok yoğun bir emek transferi var. Bize diyorlar ki, bu işleri kimle yapacaksınız, kim çalışacak?
Tabi gidenlerin cebinde parası var, ekmeği ilçeden getirtiyor, ekmek pişirmiyorlar. Meyve sebze, yumurta kasabadan. Kahvehanede oyun oynuyorlar.
Bir emekli öğretmen, akraba ama, senelerdir görüşmemişiz. Köy meydanında oturuyoruz. Bu arada kasabadan minibüs geldi. Çuval çuval ekmekler. '5 tane de bana ayırın' dedi. Çok kötü.. Olur mu böyle? Bir kamyonet de gelmiş şehirden, seyyar manav..
Dedim ki, 'Abi köyde yaşıyorsanız ekmeği siz pişirin.. Yumurta sizden olsun.' 'Kim yapacak' diyor. 'Yenge' dedim. 'Hamur yoğuramaz ki' dedi. Dedim ki 'Annen ondan daha yaşlıyken hepsini yapardı.. Konuştuk ve derneğe soğuk bakan arkadaşı aramıza kattık.
Gelin şu tarımı, adam gibi yapalım. Bizim köyde 4 bin dönüm makineli tarım yapılabilecek arazi var.
KOOPERATİF GÜN SAYIYOR
- Kooperatif ne aşamada?
- Yerel seçimlerden önce biz kooperatifi kurmuş olacağız.
- Karacabey ve Mustafakemalpaşa'da domates üreticileri, salça fabrikaları ile tek elden pazarlık amacıyla Domates Üreticileri Birliği kurmak istediler. Ziraat odaları yıllarca uğraştı, ancak sonuç alamadılar. Yasalar müsait değil denmiş. Yani bizde tarım üreticisinin örgütlenmesi zor iştir. Hukukçulardan destek alıyor musunuz?
- Tabi. 4-5 defa toplantı yaptık. Tüzükte neyi ekler neyi çıkarırız, ne yapmak istesek engel çıkar. Onlarınki biraz çıkar odakları ile başa çıkmaya dönük olduğu için başarılı olmamış. Bizimki öyle değil. Bizim köyde hane başına ortalama 7,5 dönüm arazisi var. Tapulu. Biz kendi arazimizde üretimi amaçlıyoruz. Yani kimseye rakip değiliz, kimsenin risk algılayacağı bir şey yok. Ben kendi toprağımı işleme, orada elde ettiğimi de büyükşehirlerdeki tüketicilerime ulaştırmak derdindeyim. Memlekette seyahat özgürlüğü varsa, sorun olmayacak.
EMEKLİ MAAŞI KADAR GELİR GARANTİSİ
- İnsanların tepkisi nasıl?
- Bu işe inanan insanlar gereğini yaparlarsa yürüyecek. İlgi var. Bizim yapacağımız üretime bizim topraklarımız yetmeyecek. Hatta, bizim arazilerimiz makine ve ekipmanın verimli kullanımı için yeterli değil, bu konularda komşu köylerle de işbirliği yapma çalışmalarımız devam ediyor. Gelsinler ilgi duyanlar, beraberce planlayalım. Onlarla ne yapabilirsek yapmak istiyoruz. Birlikte neler yapabiliriz? Gecemize gelen 650 insanın yarısı Savaş köyü dışındaki çevre köylerdendi. Çevre köylerden, üçer beşer kişi gelmişti. Fikir üretebilecek, gerekirse sahada önderlik edecek kişileri tespit etmeye çalışıyoruz. Kışları büyük kentlerde, yazları köyde olanları tespit ettik. Çalışabilecek yaşta ama çalışmayan, emekliliğin rahatlığına kapılan insanlar... Ama enerjileri, deneyimleri var. 'Köye ne zaman gidiyorsunuz' dedik, 'Mart sonunda'. 'Niye?', 'Bahçeye bağa bostana ekmek için'. 'Ne zaman dönüyorsunuz?', 'Ekim-Kasım'da. 'Çünkü kışlık erzakımızı topladık, soğuklar da başladı..' Toprak uyumaya geçmiş. Siz de uyuyacağınız yere geliyorsunuz. 'Peki size tarımsal aletler verilse toprağı işlemez misiniz?'. 'Makineyle olabilirsa olabilir. İşin ucunda gelir de olacaksa olur'...
'Bizim önerdiğimiz şeyleri eker yetiştirirseniz, dönem sonunda, yıllık emekli devlet memuru maaşını size garanti ediyoruz!' diyoruz. Gerçekçi bir hesaplama. Afaki konuşmuyoruz. Biz orada bir uygulama tarlası ektik. 600 kilo fasulye, 150 kilo mısır unu elde ettik. Tüketiciye de ulaştırdık. Tabi alan ve üretim artınca nitelikli gıda daha fazla kazanacak. Biz bu sene yerli tohum tedarik ederek 30 dönüm buğday ektik.
- Köy ortam değişecek gibi..
- Bir su değirmeninin 12 hissedar vardı. Kullanım haklarını derneğe devrettiler. 9 metrekare yeri yıktık. 30 metrekare yere değirmen yaptık. Projemizde insanlara değirmende un öğüttürmek, ahırda inek sağdırmak da var.
- Sizin kooperatif hem üretim, hem tüketim işi hedefliyor. Devlet sadece Tarımsal Kalkınma Kooperatifleri'ne destek veriyor sanırım. Bir de tüketim kooperatifleri var. Hem üretim hem tüketimi tek kooperatifte nasıl organize edeceksiniz?
- Biz inandığımız bir işi yapacağız ve kendi imkanlarımızla yola çıkacağız. Çalışmamızın finansmanını sadece devlet desteğine dayandırmıyoruz... Ama elbette yasal açıdan kullanma olanaklarını araştırıyoruz. Kredi maliyeti çok yüksektir. Bir üretim, bir tüketim kooperatifi kurmak, ayrı ayrı organize etmek.. İşi dağıttıkça zorlaşır. Tabi çok ayrıntıları belirlenmiş bir program yok. Ama yürürken, eksiklikleri görüp ona göre çalışacağız. 30'dan fazla toplantı yaptık. Bir köy derneği için büyük başarı. Konunun uzmanları ile yakın mesaimiz, iletişimimiz var. Bir mum yakmaya çalışıyoruz. sizin elinizdeki mum daha iyi ışıtıyorsa, size katılmaya varız.
- Kooperatife katılmak, ortak olmak isteyenler...
- İlk anda en az 50 kişi çıkar. Projeyi önümüze koyduğumuzda, kimin imkanı neye uygunsa... Kimseye şu kadar vereceksiniz demeyiz. Ama herkes elinden geleni yapar. Mesela Hanlı HES'e yaptığımız ÇED itirazı kabul edildi. Şimdi keşif ve bilirkişi harcı ön avansı olarak 7 bin lira masraf göründü. Dedik ki köy başına bin lira... Hemen 7 köyden biner lira geldi. Kim kaç lira verdiyse yazıyoruz, açık, şeffaf. Zorlanmıyoruz. Çünkü Hanlı HES'in yapılmasının sonuçlarını anlattık insanlara... Değirmen yapmaya başladık, biz 2-3 kişi gittik ilk gün. Ertesi gün köyde insanlar hemen desteğe geldi. Gönüllülük yasasına göre, harika bir değirmen yaptık.
---
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder