26 Nisan 2019 Cuma

Çalı-Atlas-İnegazi’den Tahtalıköy’e: Rant hırsının tahrip ettiği zenginlikler…


Geçen sene buradan Çalı göletini göremezdiniz, ağaçlardan 

Doğa yürüyüşleri için katıldığım “keşif gezisi”nde 24 Nisan Çarşamba günü Çalı’dan başlayıp Atlas, İnegazi ve Tahtalı arasında yaklaşık 24 kilometre yürüdük. Kapalı hava ve yağış altında başlayan yürüyüşte öğle saatlerde havanın açılması ile rahatlarken, ilkbaharın can verdiği dağlarda oburca ot topladım, neredeyse poşetleri taşıyamaz hale geldim.
Çam ormanında kırım yapılan yer Bursa manzaralı 

Yürürken pek çok şeye tanık oluyorsunuz. Bazen seviniyorsunuz, göğsünüz kabarıyor. Çoğu zaman üzülüyor, öfkeleniyorsunuz. Bazen de çıplak gözle gördüklerinizin ne olduğunu hiç anlamıyor, sadece kafanızda çoğalan sorularla baş başa kalıyorsunuz.
Çalı’nın üst kotları çam ormanlarıyla kaplı. Çalı’dan Atlas’a giden bir yol var. Bu yol haritaya “Çamlık Caddesi” olarak tanımlanmış. Ve de bu “Çamlık Caddesi” denilen yerin batısında, neredeyse Çalı’nın yerleşim alanına
mevsimin ilk yaban gülü... Kuşburnu çiçeği 
yakın bir çam ormanında bütün ağaçlar kesilmiş!
Kafamda bir sürü soru oluştu. Umarım mantıklı bir açıklaması vardır.

ÇAMLIK İMARA MI AÇILIYOR?


Beşevler Küçük Sanayi’deki metro istasyonundan kalkan Çalı otobüsüne binerek, Koza Dağcılık'tan dört doğasever, sabahleyin Çalı’ya vardık. Belediye otobüsünden (galiba halk minibüsü demek daha doğru) inip yukarıdaki ormanlık alana doğru yürümeye başladık. Aşağılarda kilitli parke, stabilize, yukarı çıktıkça toprak yola dönüşen, aslında traktör yolu diyebileceğimiz bir yolu takip ettik.

Ama dikkat ettim, yolda yeni çalışma yapılmış. İş makinesi hem mevcut patikaları ve yolları genişletmiş, yem de yeni yollar açmış.
Nedenini anlamaya çalışırken, tepeye yaklaştıkça sağımızda solumuzda neredeyse bütün çamların kesildiğini gördük.
Kesim çok geniş bir alanda yapılmış.
Bunlar Orman İşletmesi’nin, kereste için uygun gördüğü ağaçları kestirmesi gibi olağan bir şey değil.
Resmen kırım yapılmış.
Peki bu “kırım”ı kim yaptı?
Neden yaptı?

Burada şimdi ne olacak?
Kırım yapılan yerlerin bazı bölümlerinde orman işletmesinin taraçalama işlemine benzeyen şeyler görünüyor. Bölgede karşılaştığımız bir çoban, “Ormancılar buraya fıstık çamı mı ne tohumu atmış diyorlar” gibi bir şey söyledi. 
Ama işin tuhaflığının farkında: “Yav kardeşim hazır koca koca ağaçları kökünden kes, sonra ben fidan dikmek için kesiyorum de... Ne yaptıklarını bilmiyorlar bence!”
Ben şimdi buradan soruyorum:

Google’daki haritada, Atlas köyüne çıkan yol, neden Çamlık Caddesi olarak tanımlanıyor? Burası yerleşim yeri değil, ormanlık. Bunu kim, ne amaçla yaptı?
Diyelim ki yol, cadde olacak, yani sağına soluna konut yapacaksınız, imara açacaksınız, yeni bir mahalle kurulacak… O zaman adına “Çamlık” dediğiniz yerde çamları toptan kesmek ne anlama geliyor?
Bölge imara açılacak ve yeni yollar, “imar yolu”na mı dönüşecek?
Madem imara açmaya karar verilmişse,
atlas...
neden bunu kamuoyuna baştan açıklamıyorsunuz? Hele bir rantiyeci küpünü doldursun hesabı mı var?
Vs.. vs..
ATLAS: KAÇAK SAYFİYE YERİ!
Çalı Sulama Göleti’ne yüksekten bakan bu yemyeşil ormanlarda, kuş sesleri arasında yürümek sıradışı bir duygu.
Yolumuzun üzerinde ilk vardığımız yer Atlas Mahallesi oldu.
 Mahalle”  diyorum. Zira burasının artık “köy” vasfı kalmamış.
Atlas, kent merkezinden sıkılan  insanların sayfiye yeri olarak kullandığı bir yer olmuş.

İmar yasağı var, ama buna rağmen herkes Atlas’tan cüzdanına göre tarla alıp üzerine bahçeli ev yapma derdinde.
Lüks villa da var, konteyner tarzı yapılar da.
Havaların ısınmasına rağmen çevrede pek insan görünmüyor. Belki hafta içi, mesai günü olmasındandır.
Evinin önündeki bahçede bir şeyler yapmaya çalışan orta yaşın üzerindeki bir sakine soruyorum:
“Kışın burada mı kaldınız?”

“Aslında kalınabilir. Burada hava çok güzel. Yayla gibi. Odun var. Ama biz kışın Bursa’da kalıyoruz, havalar ısınınca geliyoruz. Burası eşimin ailesinin tarlasıydı. Yerli sayılırız. Burada oldu şehir. Arazi fiyatları uçtu.”
Tarla fiyatlarını soruyorum. Yanıt yaklaşık şu: “Herkes kaça satabilirse o fiyatı çekiyor. Mesela şurada bir dönümlük tarla var, 350 bin liraya satılıyor. Artık öyle bir dönüm tarlalar da kalmadı. Birkaç arkadaş bir araya gelip 3-5 dönüm yer alanlar var. Aslında tarlayı köylüden almak lazım.
Ama hepsini emlakçılar kapmış. Şimdi istedikleri fiyata satıyorlar.”
Yapılaşma yasak olduğu için örneğin burada kanalizasyon da yokmuş. Herkes bahçenin bir köşesine fosseptik yapmış.
Ancak elektrik ve su şebekesi var.
Diyeceksiniz ki, yapılaşma yasak olan yerde nasıl koca mahalle kuruluyor? Kanalizasyon yapılmıyorsa, elektrik ve su neden veriliyor?
Ama bu sorular anlamsız kaçıyor.
Tarla”nın “Villalık arsa” kabul edildiği günlerdeyiz…

Sadece Atlas, Dağyenice değil bütün Bursa’da manzara aynı…  

KAPALI OKULA ÇOCUK PARKI KURMAK

Sayfiye mahallesi Atlas’a uğradıktan sonra İnegazi’nin üst kotlarından batıya doğru yürüyoruz.
İnegazi, Atlas gibi “yabancı” çeken bir yer değil. Hızla nüfus kaybeden köylerden birisi. 130-140 nüfuslu köyden geçerken, yolumuzun üzerinde terk edilmiş, virane evlerden birisinin
İnegazi'de yıllardır kapalı okula yapılan çocuk parkı 
eski köy ilkokulu olduğunu fark ettim. Okulun yıllardır kapalı olması, hatta köyde hiç çocuk olmaması ile çelişen şey ise bahçedeki cillo gibi duran çocuk oyuncakları.
Anlaşılan “her mahalleye bir çocuk bahçesi, plastik oyuncaklar” gibi bir projesi var belediyelerin. İyi güzel de… bunları yapmak için çocukların yokluğunu mu beklemek gerekiyordu diye düşünüyor insan..
Öğle molamızı İnegazi deresinin kenarındaki harika çınar ağaçlarının altında veriyoruz.
Dere kenarlarında balık otları...

Dev çınar ağaçları, irili ufaklı çağlayanları olan bir dereyi geçtikten sonra yükseklere çıkıyorsunuz. 
Bu köylerin cıvıl  cıvıl olduğu dönemlerde kağnı, at, eşek yolu olarak kullanılan yollar tamamen ot ve çalılarla kapanmış. Bazen de heyelanlarla yol çökmüş.
Kuruçeşme köyüne varmadan, kuzeyde ilerliyoruz ve mermer ocaklarının bulunduğu bir yamacın sırtından yayla, mera görünümündeki bir yerde yürüyoruz. Yürüyüş boyunca sadece tek bir koyun sürüsüne rastladık.

Bende bir merak bir merak:
-      “Sen köylüsün, tarlan vardır. Burada mera da var. Hayvanların karnını yaz kış masrafsız doyurabiliyorsan, koyundan güzel para kazanırsın. Çünkü et fiyatları çok yükseldi.
-      Evet, 60-70 dönüm yerim var. Yonca, arpa, buğday yaşıyoruz yem için. 120 koyunum var. Çoğunu hallediyoruz ama olmuyor.  İlla ki yem satın alıyorsun... Kuzu yemi, süt yemi almasan hayvan çabuk büyümüyor. Fabrika yemine mecburuz. Mecbur satın alıyorsun. Onlar da çok pahalı.  Evet et fiyatı arttı ama masraflar da çoğaldı. Ayrıca sizin markete ödediğinizin yarısı bile geçmiyor bizim elimize…”

Karşımıza 10-15 baş sığır sürüsü çıkıyor. Neredeyse hepsinde birer zil, çan, kelek var. Sahibi kolayca bulsun diye olmalı. Sahipleri nerede derken, biraz sonra motosikletiyle geliyor çoban! 
Bu motorlu çoban, köylerdeki yaşlı ve emekli nüfustan farklı. Oldukça genç. Ama bir ayağının şehirde, ücretli işlerde olduğunu anlayabiliyorsunuz.
Yol boyu ısınan hava sayesinde ağaçlar yaprak açmaya başlamış. Tazecik, “su gibi” gürgen yapraklarını görünce eskilere gidiyorum ve ekşili gürgen yapraklarından bir tutan koparıp yiyorum.

Fark ettim ki, ısırgan, balık otu, paala (yaban bezelyesi) derken tam iki poşeti de doldurmuşum,  8-10 kiloyu bulan yüküm, yol uzadıkça ve de ben yoruldukça ağırlaşıyor!
Neyse ki, sandığımın tersine birden oldukça dik bir yamaçtan Tahtalı köye indik.
Tahtalı aslında şehrin bir parçası sayılıyor.  Yani Tahtalı’da oturanlar genelde sıradan Bursalı gibi işçi, memur olarak çalışan inşanlar.
Birkaç gün önce metroda, “Kardeş, buralara yakın bir köy var mı” diye soran orta yaşın üzerindeki bir vatandaş, meramını şöyle özetlemişti:
“Oğlum bir fabrikada işe girdi. Ev kiraları şehirde çok pahalı. Ödeyemez. Bu yüzden yakın bir köyde oturmayı düşünüyoruz.”
Çalışanına uygun barınma fırsatı sunamayan bir kent…
Mahallenin meydanındaki kahvehanede masasına oturup çay içtiğim kişi de yukarıdaki mermer ocaklarına taşıma işi yapan bir kamyoncuymuş.
Tahtalı, Yaylalı, Ürünlü… Müthiş verimli arazilere sahip yerler. Ama tarım tamamen devre dışı kalmış.
Çalı ve Kayapa ise sanayi ile yol alıyor.
Levha doğru "Yahtalıköy'ü gösteriyor!

Güzel Türkiyemin zengin kaynaklarının, potansiyelinin; insanımızın bitmek bilmez enerjisinin “hovardaca kullanımı” diye bir olabilir mi?
Valla aklımdan tam olarak bunlar geçiyor.
Kardeşim, Çalı’dan, Hasanağa’ya, Mustafakemalpaşa tarafına doğru zemini taş, mermer, dünya kadar yer var. 
Kaçak göçek ağaç kesip kısmi rant yaratmalara ne gerek var…
Açın imara…

Binalar kaya gibi zeminlerde olsun, kimse deprem korkusu kalmasın…
Taşınsın ovadaki bütün betonlar…
Ve…
Bursa’nın verimli ovaları yeniden bağ, bahçe, tarla olsun, bereket fışkırsın…
Sanayi, tarım, hayvancılık, modern kent yaşamı, doğa, orman, göl, deniz…
Hepsi adam gibi olsun…
Yemesinler birbirleri böyle…
Hiç birisi diğerini kemirip tahrip etmesin.



Yürümeye, dağları, ovaları, köyleri, mahalleleri, velhasıl memleketi tanımaya devam…





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder