“Kentsel Dönüşüm” sürecinin tam bir çıkmaza saplandığını
hissedebiliyoruz…
Meselenin asıl
kaynağına kafa yormasak da, çıplak gözle işlerin bir şekilde tıkandığını terk
edilen inşaatlardan, ev hayaliyle evini yıktırdıktan sonra ortada kalan insanlardan
görebiliyoruz. Ama pek çoğumuz, “Hele şu
kriz geçsin, düzelir” iyimserliği
içindeyiz.
Deprem kuşağındaki Bursa’nın en önemli sorunlarından birisi olan Kentsel Dönüşüm 4 Mayıs Cumartesi günü “Çözüm
İçin Buradayız” başlığı ile masaya yatırılacak.
Bursa Ekonomi Gazetecileri Derneği (BEGD) olarak düzenlediğimiz Kentsel Dönüşüm Paneli’nde, kentsel
dönüşümün tarafları olarak Mimarlar
Odası Bursa Şubesi Başkanı Ömer Faruk Şahin, Şehir Plancıları Odası Bursa
Şubesi Sekreteri Hakan Karademir, İnşaat Müteahhitleri Sanayici ve İşadamları
Derneği (İMSİAD) Başkanı Mustafa
Andıç ile Ergünkent İnşaat’ın
patronu Emin Adanur konuşmacı
olacaklar.
Bursa Ticaret ve Sanayi Odası’da (BTSO) gerçekleşecek panelin,
havaların ısınmasıyla birlikte inşaatta beklenen harekete bir ivme getirmesi,
yeni modellerin gündeme gelmesine vesile olması hepimizin dileği.
Bursa’da 1984 yılından bu yana ekonomi gazeteciliği yapan birisi olarak bazı
tespitlerde bulunmak isterim. Umarım
paneldeki tartışmalara da bir katkısı olur.
Sevgili okurum, olay
aslında çok basit.
Kooperatifçiliği bitiren “1/3 modeli” şimdi de
kentsel dönüşüm sürecini çamura sapladı!
Açıklayayım:
Kentsel Dönüşüm işi tamamen müteahhitlerin faaliyet alanına
sıkıştı.
Hatırlanacaktır, bir
dönem arsa satın alan veya arsa sahipleriyle sözleşmeler yaparak “kooperatif” kuran ve bu yolla inşaatını
finanse etmeye kalkan müteahhitler mantar gibi çoğaldı.
Bir konut yer
sahibine, bir konut kendisine yapıyor; ev hayaliyle kooperatiflere üye olan
vatandaş da bir konuta sahip olabilmek için tam üç konut parası ödemek zorunda
kalıyordu.
Bu model
kooperatifçiliği tamamen tasfiye etti, bitirdi.
Şimdi aynı model Kentsel Dönüşüm için devrede…
Müteahhitler üç
apartman dairesi hesap ediyor.
Dairelerden
birisi “yer sahibi” (yani evini
kentsel dönüşüme veren kişi) için…
Birisi “kazanç”
olarak kendisi için…
Kalan 3. daire
ise satış için…
Yani müteahhit üç
dairenin maliyetini tek bir daireye yüklemeyi hesaplıyor.
Örneğin 100
metrekare bir daireyi 450 bin liraya satan müteahhit, aslında bu daireyi 150 bin
liraya mal ediyor.
Şimdi zurnanın
zırt dediği nokta şu:
80 milyonluk memlekette,
maliyetinin üç katı fiyatla konut alacak kaç kişi var?
Nereye kadar
kardeşim?
Peki çözüm ne?
Bu model tamamen
işlemiyor değil. Binlerce konut bu şeklide tamamlandı.
Ama sınırlıdır, ülkenin
deprem güvenliği açısından komple bir “kentsel dönüşüm”ünü bu yolla başarma
şansı kesinlikle yoktur…
Zira kentsel
dönüşüme en çok ihtiyacı olanlar yoksul mahalleler ve ücretli, dar gelirli
insanlar…
Ama bu modelde bunlara yer yok.
Ama bu modelde bunlara yer yok.
Bu yüzden Yıldırım, Osmangazi dururken,
müteahhitler Nilüfer’e yükleniyor.
Ve topyekün bir
adım için mutlaka devletin bu işte rol alması gerekiyor.
En kilit kurum TOKİ…
Belediyeler…
Avrupa’da
belediyelerin konut yapımındaki kilit rolünü hatırlamakta yarar var.
Radikal
önlemlerle örneğin belediyeler sadece arsa sorununu çözmekle meseleyi yarı yarıya kolaylaştırabilirler...
TOKİ de konforu bir yana bırakıp, sadece deprem güvenliği açısından standart, ucuz maliyetli toplu konutlar üretebilir.
TOKİ de konforu bir yana bırakıp, sadece deprem güvenliği açısından standart, ucuz maliyetli toplu konutlar üretebilir.
Topluma da ödeme
gücüne göre seçenekler sunulabilir.
Aksi takdirde, sadece bizim kuşak değil, bizden sonraki kuşaklar da hayatları boyunca ev hayaliyle yaşayacak…
Aksi takdirde, sadece bizim kuşak değil, bizden sonraki kuşaklar da hayatları boyunca ev hayaliyle yaşayacak…
İyi haftalar…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder