“Seçim bitti, sıra ekonomide…”
Biz ekonomi
gazetecilerinin seçim sonrası en çok kurduğu cümle budur.
Kafamızın bir kenarında
siyaset yüzünden iktidarın “popülist”
davrandığı, kamu harcamalarını bol keseden artırdığı, bunun da ekonomide kriz
nedenlerinden birisi olduğu kabulü vardır.
Sandık sonuçları
açıklandığına göre, “şimdi yapısal
reform zamanı”dır!
Patron kulüpleri de bunu talep eder.
Ama bu sefer Cumhurbaşkanımız daha erken davranarak, “Balkon Konuşması”nda önceliklerinin “Yapısal Reform” olacağını vurguladı!
Patron kulüpleri de bunu talep eder.
Ama bu sefer Cumhurbaşkanımız daha erken davranarak, “Balkon Konuşması”nda önceliklerinin “Yapısal Reform” olacağını vurguladı!
Bizde “Yapısal Reform”, ekonominin küresel piyasaya
uyumlu (bunu, ’onların çıkarlarına uygun’ diye okuyun) hale getirilmesini
sağlayacak düzenlemeleri kapsar.
Zaten 1980’lerden
beri “IMF Reçeteleri” gibi
kullandığımız bu “yapısal reformlar”ın
sonunda, Türkiye’de tarım çöktü, sanayi tamamen
ya batılı firmaların eline geçti, ya da onlara düşük katma değer ile fason
çalışan bir yapıya döndü.
Sektörlerin
neredeyse tamamı yabancı sermayenin kontrolüne girdi.
Aslında GSYH ile tanımlanan “büyüme”nin “kalkınma”, istihdam, çağdaş medeniyet vs. üretememesi bundan
kaynaklanıyor...
Bizde her on
senede bir patlayan “ekonomik kriz”lerin
kaynağı bu...
Bilim, teknoloji üretemememizin, eğitimin kara tahta ve ezbere mahkûm
edilmesi ve daha pek çok sıkıntının nedeni, kaynağı da bu "Yapısal Reform"lar!
Hükumet yine “Yapısal reform” diye yabancı sermayeye
ballı işler kurmaya çalışacaktır, zira bütün hedef “ülkeye yabancı sermaye getirmek”tir.
Dolayısıyla da
bana göre bu “reform”lar, Türkiye’yi hızla felakete sürüklemektedir!
Ha babam "Yapısal Reform" öneren IMF'nin son öngörüsü şu:
Türkiye'de GSYH 2019'da 619 milyar dolara düşecek!
Anlayın artık bize layık görülen geleceği!
Türkiye'de GSYH 2019'da 619 milyar dolara düşecek!
Anlayın artık bize layık görülen geleceği!
Ama bugün dikkatinizi farklı bir şeye çekmek istiyorum: Yerel yönetimler…
“Belediyenin ne işi olur ekonomiyle?” demeyin…
Biliyor musunuz,
tarımsal üretimdeki düşüş, çiftçinin üretimden kopması, tarlaların bahçelerin
terk edilmiş olmasında belediyelerin çok büyük payı var.
“Yassaaahhh kardeşiiimmm!”
“Yassaaahhh kardeşiiimmm!”
Köy çeşmesinde
hayvan sulamak yasak!
Ormanda keçi otlatmak yasak!
Köyün tabelasına “mahalle” yazıldı. Şimdi birisi “koku yapıyor” diye şikâyetçi olursa, belediye gelip evin yanındaki ahıra ceza veriyor, kapattırıyor…
Ormanda keçi otlatmak yasak!
Köyün tabelasına “mahalle” yazıldı. Şimdi birisi “koku yapıyor” diye şikâyetçi olursa, belediye gelip evin yanındaki ahıra ceza veriyor, kapattırıyor…
Yaylalar,
meralar, “hazine arazisi” oldu.
Hayvan otlayacak çayırlar özel mülkiyete, kiralamalara açıldı. Artık kırlarda kolayca hayvan otlatamıyorsun.
Devlet “Bas parayı satın al, kirala” diyor.
Hayvan otlayacak çayırlar özel mülkiyete, kiralamalara açıldı. Artık kırlarda kolayca hayvan otlatamıyorsun.
Devlet “Bas parayı satın al, kirala” diyor.
Belediyeler içme
suyuna saat takmış.
Ama BUSKİ ahır, kümes, ağıl ya da bahçe tarlalarda kullanılacak suya hala kör sağır.
Ama BUSKİ ahır, kümes, ağıl ya da bahçe tarlalarda kullanılacak suya hala kör sağır.
Nazım İmar Planı’na güven sıfırlanmış. Artık Bursa’da çiftçiler tarlalarını, bahçelerini “villalık arsa” diye satma derdine düşmüş.
Köylerde (pardon mahalle) şimdilerde en büyük korku, evin önündeki tarla ve bahçelere gelecek “Emlak Vergisi”!
Köylerde (pardon mahalle) şimdilerde en büyük korku, evin önündeki tarla ve bahçelere gelecek “Emlak Vergisi”!
Kâbusları
olmuş...
Aslında belediyelerin önünde duran, ama hiç görmek istemedikleri yepyeni gündemleri var...
Ahırlardan çıkan gübrenin verimli kullanımı, mera ıslahı, silaj, yemlik bitki ekimi, soğuk hava depoları; kaliteli ve yerli tohum, fide, fidan, damızlık…
Ahırlardan çıkan gübrenin verimli kullanımı, mera ıslahı, silaj, yemlik bitki ekimi, soğuk hava depoları; kaliteli ve yerli tohum, fide, fidan, damızlık…
Köylerin imarı... İnsanları altı ahır üstü ev yaşam düzeyinden kurtarmak, hayvanlarla araya bir mesafe koymak!
Ve üretenin
doğrudan tüketiciye ulaşımının kolaylaştırılması, köylü pazarları, örneğin
belediye halinin üretim tüketim kooperatiflerine devredilmesi…
Ovalarda ekili araziler, ormanlar, meralar, yaylalar, maden alanları, dereler,
göller (Göl deyip geçmeyin, Bursa’da
başta İznik Gölü olmak üzere sulama
göletleri dahil çok büyük bir kapasite var ve buralar hem kreasyon, dinlenme
turizm, hem de balıkçılık için müthiş bir potansiyel)...
Belediyelerin yapabileceği o kadar iş var ki...
Belediyelerin yapabileceği o kadar iş var ki...
Elbette bunlar
tamamen belediye bütçesinden, para gücüyle yapılacak işler değil.
Ancak belediye planlama vs. yetkisiyle ilgili toplumsal kesimleri harekete geçirebilir, toplumu seferber edebilir.
Sonuçta tarımla, çevreyle uyumlu modern bir kent yaratma şansı var.
Ancak belediye planlama vs. yetkisiyle ilgili toplumsal kesimleri harekete geçirebilir, toplumu seferber edebilir.
Sonuçta tarımla, çevreyle uyumlu modern bir kent yaratma şansı var.
Harika bir doğaya
sahip Bursa’nın İsviçre’nin Alplerini
kıskandıracak potansiyeli var.
Sadece tarım,
hayvancılık olsa…
Bakın
girişimcinin, sanayicinin en büyük derdi altyapısı olan ucuz arsa!
DOSAB’da, BOSB’da, NOSAB’da arsa fiyatları Almanya’nın yüz katıymış!
Ama rant hırsı ve öngörüsüzlük yüzünden yerleşim birimlerinin planlamasını yapmaktan bile aciz kalan belediyeler, sanayi bölgelerinin planlanmasında tamamen devre dışı.
Kim nerede uygun fiyatta yer bulursa oraya OSB yapıyor.
Halbuki belediyeler, başta Büyükşehir Belediyeleri sanayinin ihtiyaçlarına göre bu planlamayı, girişimciler ve onların kuruluşları ile koordine içinde yapmalıdır.
DOSAB’da, BOSB’da, NOSAB’da arsa fiyatları Almanya’nın yüz katıymış!
Ama rant hırsı ve öngörüsüzlük yüzünden yerleşim birimlerinin planlamasını yapmaktan bile aciz kalan belediyeler, sanayi bölgelerinin planlanmasında tamamen devre dışı.
Kim nerede uygun fiyatta yer bulursa oraya OSB yapıyor.
Halbuki belediyeler, başta Büyükşehir Belediyeleri sanayinin ihtiyaçlarına göre bu planlamayı, girişimciler ve onların kuruluşları ile koordine içinde yapmalıdır.
Bursa’da OSB’lerde bir düzen olsa, hepsi trenle limanlara bağlansa fena mı
olur? Hem kent trafiği rahatlar, hem nakliye maliyetleri ucuzlar.
Keza, Uludağ ve Katırlı dağlarının eteklerinde zemini sert, toprağı zayıf bölgeler
yerleşime açılsa, konutlar, fabrikalar yavaş yavaş oralara taşınsa…
Ve verimli ova
toprakları, “beton yığınından”
kurtarılıp yeniden bereket fışkırmaya başlasa…
Düşünebiliyor musunuz?
Düşünebiliyor musunuz?
İçinizden “hayal” diyorsunuz...
Farkındayım.
31 Mart 2019 seçimlerinde ne ekonomi yönetimi ve hükumet ne de Bursa’da belediye yönetimleri değişti. Kaldıkları yerden devam edecekler, belli…
Yine de uyarı görevimi yapmak isterim.
31 Mart 2019 seçimlerinde ne ekonomi yönetimi ve hükumet ne de Bursa’da belediye yönetimleri değişti. Kaldıkları yerden devam edecekler, belli…
Yine de uyarı görevimi yapmak isterim.
Muhalefete de seslenmek isterim.
Örneğin, CHP eğer yüzde 20’lere sıkışmış oyunu artırmak, Türkiye’ye bir umut olmak istiyorsa, işte önünde fırsat...
Belediyelerden başlayıp toplumun önüne bir alternatif yönetim modeli çıkarma şansları var.
Örneğin, CHP eğer yüzde 20’lere sıkışmış oyunu artırmak, Türkiye’ye bir umut olmak istiyorsa, işte önünde fırsat...
Belediyelerden başlayıp toplumun önüne bir alternatif yönetim modeli çıkarma şansları var.
“İstanbul’u alan Türkiye’yi alır” lafı boşuna değil…
Bakarsın Gemlik’i, Mudanya’yı, Nilüfer’i
alan Bursa’yı, Türkiye’yi alır!…
Adı “nohutçu”ya çıkan Ovacık Belediye Başkanı Maçoğlu
Tunceli’de sadece ismiyle başkan seçildi!
Seçimlerin, daha
güzel bir Türkiye için yerelde alternatif
yaratma fırsatı olması dileğiyle
İyi haftalar…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder