Ericek Göleti, Mahya Tepesi, Gölcük…
Sulama göletleri “turistik yer”, verimli araziler “villalık arsa” oluyor…
Doğa
yürüyüşlerimizde 8 Aralık 2019 Pazar
günü Gürsu’nun Ericek köyünde sulama
amacıyla yaptırılan Ericek Göleti’nden
başlayıp Mahyatepe’ye, oradan Kestel’e bağlı Gölcük köyüne yürüdük. Şakır
şakır yağmasa da sisin eksik olmadığı yürüyüşe “Türkü Kampı”
sabahında başlamak yürüyüşe ayrı bir güzellik kattı. Halk türkülerini,
oyunlarını doğanın kucağında dinlemek, ülke, insan ve bu topraklara duyulan
sevgiyi daha bir ete kemiğe büründürüyor.
Koza Dağcılık rehberliğindeki yürüyüşümüz bu hafta farklı olacak.
Pazar sabahı başlayacak yürüyüş
öncesinde, Cumartesi günü öğle saatlerde kamp için “Ericek Sosyal Tesisleri’ne gidiyoruz. Otobüsümüz Gürsu Dışkaya’dan Ericek köyüne, oradan 3 kilometre yukarıdaki Ericek Göleti’ne gidiyor. Ericek köyünde durmuyoruz.
Ericek, Gürsu ilçesinin kuzey ucunda, merkeze 19
kilometre uzaklıkta bir köy/mahalle.
14.Yüzyılda
Yenişehir’e bağlı olduğu, 1530’larda köyün diğer adının “Oruçbey”olduğu vs. yazılıymış. Medine Vakfı’na aitmiş. Yani köyün geliri Kabenin masrafı için
kullanılırmış.
Bir dağ köyünde,
Kabeye gönderilecek ne tür gelir olur anlamış değilim, ama köyün çok eski
olduğu ortada.
Köy 1908’de Gemlik’e, 1965’te Gürsu’y a bağlanmış.
Nüfusu 160
civarında olan bir dağ köyü. Ancak yazları nüfusun 350’ye çıktığı anlatılıyor. Ericek
köyünde okul, kanalizasyon , yokmuş. Gürsu’dan
19 km gelen asfalt yol köyün kıyısında geçip gölete kadar gidiyor.
Duruma bakılırsa Gürsu Belediyesi için Ericek Göleti, Ericek mahallesinden çok daha öncelikli…
Gürsu Belediye Başkanı akşam Koza
Dağcılık olarak organize edilen kampı ziyaret ediyor. Bundan çok sevinç
duyuyoruz.
ERİCEK’TE “TÜRKÜ
KAMPI”…
Belediyenin de
girişimleri ile Ericek’te, arazi
sulamak için DSİ tarafından yapılan sulama göletinin kıyısına “Adrenalin Park” yapılmış.
“Kırsalda Alternatif Turizmin Cazip Hale
Getirilmesi Projesi” kapsamında yapılan Adrenalin Park tesislerinde akşam
güneşi batmak üzereyken en çok ilgi çeken şey, “Zipline” hattıydı.
Yüksekçe bir kulenin
tepesine çıkıp buradan gölün karşısına çekilen çelik halatlardan kayınmanın
hayli heyecenlı olduğu, “uçan”ların
attıkları çığlıklardan anlaşılıyor.
Burada, olimpik
trap poligonu, okçuluk poligonu, dağcılık tırmanma parkuru, atv safari parkuru,
yapay tırmanma duvarı, kampçılık alanı, yanı sıra gölette birkaç kano var.
Ama hava çabuk
karardı ve “uçma” merakı çoğumuzun
kursağında kaldı.
Bu akşam “Bungalov” evlerde kalacağız. Hava
soğuk. Evler elektrikle ısıtılıyor, her birinde
6 yatak var. Geceliği 160 lira. Yarınki
geziye katılmayacak arkadaşların bazıları akşamdan, bazıları da yarın sabah dönecekler.
Bu akşamın asıl
heyecanı “Türkü Kampı”
Tesiste restoran
vs. olarak kullanılan tek katlı bir
binanın dışında kocaman mangalları kurup köfteler pişiriyor, kendimize ziyafet
çekiyoruz…
Sonrasında, içerideki kuzine sobada çay demliyoruz.
Türkü Kampı’nın sanatçıları da bizden!
Bağlama vs. saz
ile def çalanlarımız aletlerini yanlarında getirmişler.
“Acemi eşeğe yol dayanmaz” derlerdi
bizim köyde…
Aramızda
profesyonel sanatçı yok, ama çalgısıyla gelenler hayli hazırlanmış, türkülerin
sözlerini kağıda yazmışlar…
Hep beraber
söylemeye, eğlenmeye başlıyoruz.
Bu akşam “Pireleri dökme”, stres atma zamanı…
Şarkı, türkü,
halk oyunları…
Milli oyunumuz “Erik dalı gevrektir” ile sahneye
dökülüyoruz..
Her yöreden, her
havadan…
İşyerinde alkol
kullanma yasakmış. Ama yasaklar delinmek
içinmiş! (şaka şaka)
Şurada, sobada
yanan pelit odunu ateşiyle ısınıp şark usulü oturaklara oturup yüzleri gülen,
bağıran, dans eden, eğlenen insanlar
aslında gerçek yaşamın kendi paylarına düşen türlü sorunlarla cebelleşen
insanlar. Emeği, alın teriyle geçinen
herkes gibi acıları, sorunları, çıkmazları olan insanlar… Ama bu akşam bütün
negatif duygulardan, kederlerden, stres kaynaklarından uzaklaşma, sadece
eğlenme, birlikte mutlu olma, avazın çıktığı kadar bağırıp türkülere eşlik etme
zamanı .
Ve geceyi
yarıladıktan sonra hayli eğlenmiş, negatif elektriklerinden arınmış olarak
kimimiz bungalov evlere, kimimiz göl kenarında kurduğu çadıra, kimimiz de
araçlarıyla evine döndü.
Pazar sabahı
erkenden kalkıp, hep birlikte, çantamızdan çıkardıklarımızla, masada
yiyeceklerimizi de paylaşarak kahvaltı yapıp, tesiste çay demleyip içiyoruz.
Birazdan, Bursa’dan Pazar yürüyüşü için gelecek
doğaseverlerle buluşacağız.
MAHYATEPE SİSLİ…
Yürümeye, Ericek Göleti’nden başlıyor, yukarıya
bayrak asılı tepeye doğru tırmanmaya
başlıyoruz.
Yukarıya,
tepelere doğru sağ yanımızda Ağlaşan Göleti,
solumuzda Burcun köyü, ilerliyoruz.
Bölgenin en
yüksek noktası olarak “Mahyatepe” ye
çıkıyoruz.
Nühsetiye’nin üst kotlarından Gölcük yönüne gideceğiz.
Ericek Göletini rakımı 735 metre.
Patikalarda,
traktör yollarında, orman içinde yürüdüğümüz bölge genelde meşe ormanı.
İnişli çıkışlı
rotada ulaştığımız Mahyatepe’nin yüksekliği 975 metre.
Yaklaşık 7 kilometre
sonra çıktığımız Mahyatepe’den Ağlaşan Göleti,
Gemlik Fındıcak’ı görmek mümkün (dü)
aslında…
Ama bugün hava sisli. Sis bir türlü kalkmıyor ve bu yüzden üzerinde gezdiğimiz geniş mera ve yaylaları bile fazla seyredemeden yürümeye devam ediyoruz.
Rüzgârın az olduğu
bir yerde mola veriyoruz.
Rüzgârdan korunmak
demek, çok hafif de olsa yağıştan da korunmak demek.
Bu havalarda mola
vermek, oturup dinlenmek için en iyi yer, meşe gazellerinin bol olduğu meyilli,
su tutmayan alanlar.
Yürüdüğümüz “baltalık
meşe ormanı”nda odun üretiminin hayli sık yapıldığı gibi bir izlenime
kapıldım.
Zira hem karşımıza
sık sık 5-10 sene önce kesilmiş devasa büyük ağaçların çürümüş köyleri çıkıyor,
hem de karşımızda yapraklarını dökmüş meşe ağaçları çok düzensiz. Ayıklanmamış.
Yol boyunca bazen
geniş odun depoları görüyoruz.
Kestel’e bağlı Gölcük köyüne yaklaştıkça ekili
arazilerin yeni bir hal aldığını görüyoruz.
Kimi tarlaların
ekilip dililmediği anlaşılıyor.
Birkaç tarlada ise
arazi telle çevrilmiş. İçine bir konut yapılmış. Anlaşılan, tarlanın sahibi yaz
aylarında burada kalıyor. Bir tür “yazlık”,
sayfiye yeri durumunda.
AH O KEÇİ YOLLARI…
Artık bir tepeciğe
tırmanıp, aşağıya Gölcük’e inme
zamanı.
Üzerinde
yürüdüğümüz patikanın, köye yaklaşık bir kilometre uzaklıktaki hali, beni çok
eskilere götürüyor.
Üstten, dağdan
köye inen bu patikalar traktör, hatta kağnıların geçebileceği yerler değil.
Çok meyilli bir
arazide, koyun, keçi ve sığırların gide gele oluşturduğu yollar burası.
Koyun, keçi
sürülerinin, sabahları köyden çıkarken; akşam karnını doyurmuş olarak köydeki
ağıllara dönerken kullandıkları…
Önce çoban,
ardında sürü, artçı olarak kangal köpekleri… Tekelerin, çebişlerin, seyislerin,
oğlakların… Çanların, keleklerin, zillerin, melemelerin, vuruşmaların,
kaçışmaların, koşuşturmaların tozu dumana kattığı patikalar…
Öğlen sıcağında
başını sokacak gölge arayan keçilerin, koyunların gözü kapalı bildikleri
güzergahlar…
“Keçi yolları…”
Ama gözlerimi
açınca bu canlılıktan eser yok…
Ormanın içinden çıkınca
altımıza serilen bu mahalleye neden Gölcük
denildiğini bilmiyorum. Burası sanki ova gibi…
GÖLCÜK’TE KÖYLÜ TARLALARI
SATMA PEŞİNDE…
Ama verimli tarım
arazileri değil de, sanki büyükşehrin kenar mahallesini andırıyor.
Tarlalar birer
ikişer dönüm, 300-600 metrekarelik parçalara ayrılmış, telle çevrilmiş.
Yürüyüşümüz burada
bitiyor.
Akşam çayı için
girdiğimiz köy kahvehanesinde 3 kişilik genç grubun yanına oturuyorum.
Gençlerin buraya haftasonu için geldikleri, büyükşehirde yaşadıkları çok belli.
“Köyünüzde iş
yapmayı, burada para kazanmayı, yerleşmeyi hiç düşünmüyor muşuz?
-Burada yapacak bir şey kalmadı abi. Meyvecilik yapalım dedik. Bahçe yaptık
ne armut, ne ayva para ediyor. Hayvancılık yapıyorsun sütün satış fiyatı 1,5
lira. Yem, ot, almış başını...
-
Ama çevrede mera, orman, yaylalar… Niye ota yeme para vermeyi
düşünüyorsunuz hemen?
-
Yok abi ya.. Her taraf telle çevrili. Meraların çoğu satıldı. Tapulu yerler oldu. Hayvanları köyden
çıkarmak bile büyük sorun.”
Köyde birşeyler üretmek için bütün girişimler sonuçsuz kalmış.
Şimdilerde geçer akçe, arazi satışı…
Gölcük köyü/mahallesi neredeyse tamamen
internet sitelerinde satışa çıkarılmış!
Kimi zaman ekili, kimi zaman uzun yıllar ekilmediği için ormana dönüşmüş
araziler dönümü 100 bin lira ve üzerinde satışta… Fiyat “asfalt kenarı” tarlalarda daha yüksek.
Şaka değil, Gölcük’te, köy dışından gelerek tarla bahçe satın alıp, bütçesine
göre ev yapan, “hobi bahçesi” kuran
kişi sayısı bini geçmiş!…
“Çoğu Artvinli gelenlerin. Her meslekten
adam var. Gelenlerin burada üretme, para kazanma dertleri yok. Paraları
var. Bahçesinde ufak tefek bir şeyler
yapıp, bol bol mangal yakıyor, keyif çatıyorlar” diyor birisi.
Akşam çaylarımızı içtikten sonra köyden taze süt, ayva ve deveci armudu
alıyor ve otobüsümüze binerek evin yolunu tutuyoruz.
Yolumuzun sağında solunda köyün yeni misafirleri sanki “şehir tarzı” yeni mahalleler
oluşturuyorlar.
“Hobi bahçeleri”nin ortasındaki evlerden sadece birisinin bacası tütüyor
görünüyor.
Yürümeye, dağları, ovaları, köyleri, velhasıl memleketi tanımaya devam…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder