27 Haziran 2011 Pazartesi

Eşek sırtında uçak yapmak!


Başbakan Erdoğan, seçim öncesinde “Türkiye kendi uçağını, kendi tankını, kendi otomobilini… yapan bir ülke olacak” diye konuşurken, çoğumuz bunların hayal olarak kalacağını düşündük. Bir sürü haklı gerekçelerimiz de var.  
Ama ibretlik soru şu: Bunları geçmişte yapabilen Türkiye neden şimdi yapamasın?


İkinci ve de galiba asıl soru da şu:  “Usta”, bu sözünün arkasında duracak bir “delikanlılık” gösterebilecek mi?
Zira Türkiye, bunları yapamadığı için ithal etmiyor, siyasi irade ve devlet politikası olarak tercih edilmediği, istenmediği için üretmiyor, ithal ediyor….

Sevgili okurlar, vatandaş tam destek verdiğine göre, şimdi top Başbakan’da ve ne olacağını göreceğiz. Ancak bugün beni çok duygulandıran bir metni sizlerle paylaşmak istiyorum. 
27 Mayıs yönetiminin yaptırdığı ancak sahip çıkmadığı Devrim Otomobili konusu hayli işlendi, filmi bile yapıldı. 
Cumhuriyet döneminin yerli uçak, tank üretimi öyküsü  ise hep sis perdesi ardında kaldı.  
Geçen hafta, tanınmış ekonomist Prof. Dr. Bilsay Kuruç’un, İÜ İktisat Fakültesi Mezunlar Cemiyeti’nin çıkardığı “İktisat Dergisi’ndeki yazısında, çok heyecanlandığım bir bölüm vardı.
Bir kısa mektup, bir manifesto, bir isyan, bir sitem, bir canlı tarih, bir sanayileş(me)me öyküsü…
Mektubu yazan kişi Türkiye’nin ilk metalürji mühendisi, MKEK eski Genel Müdürlerinden Selahattin Şenbaşıoğlu
88 yaşında bir trafik kazasında yaşamını yitiren bu isimsiz kahraman, yaşadıklarını anlatıyor. 

İşte o satırlar:

İnsanlar belleğe muhtaçlar bazen, özellikle değerli basın mensuplarının da ilgisini çekebilir… 
1932’de Kırıkkale’de askeri fabrikalar dışında sadece 13 ev vardı. Meyhane,  kahvehane ve kasap dükkânı aynı yerdeydi... 
Yol yoktu. Haftada iki tren geçerdi, gazete gelmezdi. İşçi tamamen oranın köylüsüydü. 2-3 saatte köyünden eşekle veya yaya gelirlerdi. Fabrikada eşeklere ayrı yer vardı. 
Başlangıçta hepimiz acemiydik. Kırıkkale Askeri Fabrikaları… Sonra Makine Kimya oldu, biliyorsunuz. Doğru dürüst kitle halinde öğretim yapamıyorduk. Harlas isminde bir ustabaşı vardı, Skoda firmasından geldi, yurtdışından. Çelik imalatında adamın çok büyük yardımı ve tesiri oldu. Ray imalatını ondan öğrendik. İlk defa ray, 1932 yılının 4 Haziran günü Kırıkkale Çelik Fabrikası’nda yapıldı. Sonra bizimkiler Alman raylarından 4 kat daha dayanıklı çıktı. Ray imalatı 1940 yılına kadar Kırıkkale ‘de devam etti. Sonra Karabük’e geçti. 
1938 yılında tanksavar toplarının yapımı başladı. Bu üstün teknik bilgi isteyen bir şeydir. Lisans alınamadı, top ebadı bilerek, takriben yapıldı. Savaş başlayınca dışarıdan atık bir şey gelmedi.
Umum Müdür Eyüp Paşa krom nikelli çelik gerektiren ileri top namlusu istedi. Guleman’dan kromu getirdim,  paşa, Maliye Bakanlığı’nın nikelli bozuk paralarına da el koyuyorum dedi. Böylece 1939-1945 arasında önce 3,7’lik, sonra 5,7’lik tanksavar topu için 500 namluluk çelik çıkardık. 
1946’da kendi girişimimizde tank yaptık. Bunun sadece Ford motoru dışarıdan geldi, dizaynı bizimkilerindir. Tipi kendimize mahsustur.  Kamil, Necati filan yaptılar. Zırh levhası, topu, paleti, aktarma organları, hepsi bizim üretimimizdir. Tank 1946 Cumhuriyet Bayramı töreninde geçti, ancak sipariş gelmedi ve tek tank tek bir tank olarak kaldı, Amerikan yardımından ötürü. 
Dizaynı bize ait olan kesik kanatlı uğur tipi talim uçaklarının imalatı da böyledir. Motoru İngiliz Hawilland’dır. Motor gövdesi gelir, Çiftlik’teki uçak motor fabrikasında işlenir, uçağın montajı Etimesgut ‘te yapılırdı. Uçuş tecrübeleri iyi sonuç verdi.
Bu fabrika 1951 ‘de Makine Kimya’ya intikal etti. Orada 54 uçak yaptık, motorlarını işledik.  Dördünü törenle Türk pilotlarıyla uçurarak,  1954’te Ürdün’e gönderdik. Gerisini Milli Savunma’ya verdik. Sonra Milli Savuma Bakanlığı’nın siparişleri kesildi. 
Uçağı artık Amerikan askeri yardımından alacaklarını söylediler.
Böylece uçaktan vazgeçerek, bu tesislerde kuluçka makinesi yapmaya başladık.”

Dikkatinizi çekmek isterim… “4 kat daha dayanıklı” çelik ray yaptıkları ülke, dönemin en ileri sanayisine sahip, buna güvenerek dünyayı fethetmeye kalkan Almanya’dır…
54 adet uçak yapılmış. Üstelik “benzin yokluğundan yolda kalmamış”, Ürdün’e gidip gelmiş.. 
Üretilen tank, güzel bir tankmış ki, bayram töreninde gösteriye katılmış…
Türkiye ve insanımız, çok zor, iptidai koşullarda dişiyle tırnağıyla, yetenekleri ve alın teriyle bunları yapabilmiş.
Bugün sanayiin geldiği noktada, teknik olarak otomobil, uçak yapmak çocuk oyuncağı kuşkusuz…
Ama şu feleğin işine bak…
Dün, ABD’nin NATO kuyruğuna katılan yönetim, 1954’de, kendi uçağını değil, Amerikan uçaklarını tercih etmiş. 
Bugün aynı damardan, aynı siyasi gelenekten beslendiğini gururla söyleyen, resmini Menderes ve Özal’ın resimleri arasına koyan Başbakan yerli uçaktan tanktan söz ediyor…

Dün insanımız eşek sırtında işe gidip uçak yapmış.
Bugün düşünü kurmak bile zor.
Rüya görmüyoruz değil mi?

İyi pazarlar…



26 Haziran 2011

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder