2 Aralık 2013 Pazartesi

IMF’den bir ‘aferin’ daha aldık!

Dursun EROĞLU
Türkiye’nin, IMF’ye borçları “sıfırlamış” olmasını, IMF’nin ipinde oynamaya son verme anlamına geldiğini düşünenler fena halde yanılıyor. IMF’nin geçtiğimiz hafta açıkladığı “Gözden Geçirme Raporu” da bunun kanıtı.

Sevgili okurum, bu IMF konusu çok netameli…
Zira dünyanın pek çok yerinde, özelikle de “üçüncü dünya” ülkelerinde, sol, sosyalist veya yeni bağımsız ülkelerde IMF, “emperyalizmin temsilcisi” olarak görülür. Onlara göre, IMF aslında devletleri Amerikan ve batılı büyük finans merkezlerinin çıkarları doğrultusunda biçimlendirme aracıdır, bir tür boyunduruktur. 
Nitekim, başta Güney Amerika ülkeleri olmak üzere pek çok ülkede uygulanan “IMF Reçeteleri” ekonomik kriz, işsizlik, pahalılık ve adaletsizlikten başka bir şey vermedi.
Fikirlerine çok değer verdiğim ekonomi hocalarından birisi, bir söyleşi sırasında, IMF’ye tepkilerle  bir anlam veremediğini söyleyip,  “Yav IMF dediğin bir doktordur. Ona hastalandığın zaman gidersin. Memlekette her şey normal gidiyorsa, kimse zaten IMF’ye gitmez. Krizdeysen, can çekişiyorsan,  gidip kapısını çalarsın, hatta yalvarırsın, sana verdiği o acı ilacı da içmek zorundasın” demişti.
Gerçekten de kronik sorunlarını çözemeyen Türkiye ekonomisi, düzenli olarak 3-5 yılda bir krize giriyor, kriz genellikle döviz kıtlığı ve yüksek devalüasyonla patlıyordu.
Çare de gidip IMF kapısında kredi dilenmek oluyordu.
IMF de bu krediyi vermek için genelde kamu harcamalarını kısıcı “reçeteler”  şart koşardı.
Acı ilaç” bizde IMF denince akla ilk gelen sözlerde birisidir. Zira, “IMF Reçeteleri” öteden beri hep çalışanları; işçiyi, memuru, küçük esnafı ve tarım kesimini vurdu. Protesto gösterilerinde, pankartların üzerine en çok yazılan ifadelerden birisi IMF'dir. 
IMF reçeteleriyle sendikalar çökertildi, işyerlerinde taşeronlaşma hızlandı, esnek çalışma diye çalışanın işyerine aidiyeti ortadan kaldırıldı, reel ücretler sürekli düşürüldü.
Bugün ekonomide "başarı"nın sırrı da buradadır, bunda da IMF'nin katkısı, yönlendirmesi vardır!
Ama siz IMF reçeteleri, "kemer sıkmalar" için “bunlar geçmişteydi” diyorsanız, henüz buharı üzerinde son IMF Raporu’na bakmanızı öneriyorum.
27 Kasım’da açıklanan 4. Madde Gözden Geçirme Raporu’unda, özetle Türkiye’ye “Aferin doğru yoldasınız” deniyor.
Türkiye ekonomisi 2012 yılında dengesizlikleri büyük ölçüde giderdi. 2013’de yüzde 3,8 büyüme bekleniyor…”
Bankacılık sistemine övgüler dizildikten sonra ekonomi yönetimi uyarılıyor: “Kişisel harcamalar ve kamu yatırımları büyümeyi sağlayan en önemli etkenler olarak öne çıkıyor. İç talebin gücüne bağlı büyümeye dönüş, cari açığın artmasına büyümeye ve enflasyonun hedefin üzerinde kalmasına sebep oluyor.
Yani “Vatandaşın tüketim harcamalarını frenleyin”, diyor…
Hükumet ne yaptı, aynı gün?
Kredi kartlarında vadeleri kısalttı. Konut, araba, elektronik eşyada vatandaşın harcamalarını frenlemeye dönük kararlar açıkladı.
Diyeceksiniz ki ne var bunda!…
Evet, insanlar elindeki kartlarla, kazanmadıkları parayı harcıyor.
Bankalar topladıkları mevduatın üzerinde kredi vermeye başladılar (Mevduat/kredi oranı yüzde 113 olmuş. Bu bir rekor)…
Evet, borçlanmayı frenlemek masum görünüyor. .
Ama arkasında IMF Raporu olduğunu düşününce işkileniyorsun.
Neden mi?
Malum bizde büyüme iç talebe bağlı…
Vatandaş kredi kartları ile gırtlağına kadar borçlanacak…
Üretim de ithalata bağlı olduğu için, memleketin ithalatı patlayacak…
Bu cari açık demektir.
IMF cari açık ekonomisinin asıl mimarıdır.
Çünkü “cari açık” memlekette gözü kara bir özelleştirme, rant/talan alanı, dışarıya borçlanma, her projeyi dış krediyle –tabi Hazne garantili- yapmayı zorunlu hale getirir! Bunlar daha fazla vergi, daha az sosyal devlet vs. demektir.
Peki IMF cari açığı neden bir risk olarak görür?
Hani halk arasında bir söz vardır; “Sağılan inek kesilmez” …
Bakınız, on on iki senede yabancıya ana para ve faiz olarak tam 500 milyar doların üzerinde para ödemişiz!
Hangi IMF böyle bir ülkeyi riske atmak ister?
Bunun için hem “Aslansın Mehmet sen bu yolda devam et” diyor.
Hem de “reçete” yazmaya devam ediyor.
Örneğin IMF Raporundaki  “…işgücü piyasasını iyileştirecek her türlü eylem önemli olacak” ifadesi…
İşgücü piyasasını iyileştirme”nin ne anlama geldiğini, ekranlara yansıyan çalışanlara gazlı, coplu“müdahale” görüntülerinden öğreniyoruz…
Reçeteyi severim. Ama IMF Direktörlerinin değil, hekimlerin yazdığı reçeteyi.
İyi pazarlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder