Hem coğrafi hem kültürel olarak çok yakın olan Balkan ülkeleri ile ekonomik ve ticari ilişkiler çok cılız. 2015'te dış ticaret yüzde 9 daraldı. Ancak işadamları ve SİAD'lar fuarlarla, iş buluşmalarıyla buzları eritme derdinde.
Balkan
ülkeleriyle ilişkiler Bursa açısından özel bir öneme sahip.
Zira hem Bursa'da bu ülkelerden göç eden çok sayıda insan var,
hem de bu ülkelerin vatandaşları arasında hatırı sayılır bir
kitle, Bursa ve yöresinden göçetmiş insanlardan oluşuyor. Sosyal
ve kültürel bağlar uzun bir tarihi geçmişe uzanıyor.
İnsanlarımız yakın tarihe kadar iç içe yaşamış. Topraklarını terketmiş insanların seyahatlerinde gözyaşları eksik olmuyor.
İnsanlarımız yakın tarihe kadar iç içe yaşamış. Topraklarını terketmiş insanların seyahatlerinde gözyaşları eksik olmuyor.
Ancak
konu ekonomi olunca, ülkelerin resmi politikalarının dışına
çıkmak pek mümkün olamıyor. Yakın tarihe kadar Bulgaristan,
Romanya, Yugoslavya, Arnavutluk “sosyalist” rejim ve “demir
perde” adı ile tamamen farklı bir yönetimi tercih etmişti ve
bırakın ticareti, insanların turist olarak bu ülkelere gidip
gelmesi bile yasak kapsamındaydı. Yunanistan ise NATO ve AB
kurumlarında Türkiye ile yan yana olunmasına rağmen, Osmanlı'dan
bağımsızlığını kazanması, Kıbrıs meselesi vs. yüzünden,
hep Ege'nin “öte yakasında” yakındı, hem de siyasi
gerginlikler yüzünden ekonomide gündeme bile gelemedi.
HERŞEY
AB İLE BAŞLIYOR...
Balkan
ülkeleriyle ekonomik ilişkilerin AB ile ilişkiler çerçevesinde
canlandığını görüyoruz. AB, Türkiye’nin en önemli ticari
partneri. Balkanlar da Türkiye’nin bu önemli pazara erişiminde
hayati öneme sahip. Bu sadece coğrafi olarak Almanya, Fransa gibi
ülkelerde arada olmasından kaynaklanmıyor. Balkan ülkeleri artık
Avrupa Birliği ülkesi ve dış ticareti topluluk kuralları
çerçevesinde geliştirmek zorunda. Bu bakımdan ekonomik, ticari
ilişkileri anlamak için hem Türkiye'nin AB, hem de AB'nin Balkan
ülkeleri ile ilişkilerini incelemek gerekiyor.
AB'NİN
BALKAN POLİTİKASI
AB’nin
belli başlı ticaret politikası eksenlerinden biri Balkanlar.
AB'nin “Batı
Balkanlar” politikası kapsamına Arnavutluk, Bosna-Hersek,
Makedonya, Karadağ, Sırbistan ve Kosova giriyor. Ticaret AB’nin
“bölgede barış,
denge, özgürlük ve ekonomik refahı geliştirme” gayretlerinde
önemli bir rol oynamayı hedefliyor.
AB politikasının
ana unsuru uzun yıllar “İstikrar ve Ortaklık Süreci”, daha
sonradan da “AB Politikası” oldu.
Pratikte yürüyen
projeler ise Haziran 2003 Selanik Zirvesinde netleşen şekliyle
şöyle:
Sözleşme
ilişkileri (ikili istikrar ve ortaklık anlaşmaları ), ticari
ilişkiler (özerk ticaret önlemleri),
mali
yardım (Katılım
Öncesi Yardım Aracı) ile bölgesel işbirliği ve iyi komşuluk
ilişkileri...
Ticaret sözkonusu
olduğunda, mal ticaretinin serbestleşmesi, AB kurallarının
uygulanması ve fikri
mülkiyet haklarının
korunması üzerine odaklanılırken, “Batı Balkan” ülkesi
menşeli ürünler 2000 yılından bu yana, gümrük vergileri
veya miktar kısıtlamaları olmadan AB'ye serbest giriş için
(birkaç
istisna dışında)
“özerk ticaret” tedbirlerinden yararlanıyor.
“Tercihli
ticaret” formüllerinin de uygulandığı ilişkilerde “çapraz
kümülasyon” ile bölgesel ticaretin entegrasyonu kolaylaştırıldı.
AB bütün Batı
Balkan ülkelerinin Dünya Ticaret Örgütü'ne üye olmalarını
şiddetle destekliyor.
Arnavutluk (2000),
Makedonya (2003) ve Karadağ (2011) halihazırda DTÖ üyesi.
Bosna-Hersek’in ve Sırbistan’ın DTÖ’ye üye olmaları için
görüşmeler devam ediyor.
“Otonom
ticaret” tercihleri bu ülkelerin AB’ye şarap, buzağı eti ve
bazı deniz ürünleri dışında miktar kısıtlamalarından muaf
hale getirdi.
Bu
ülkelerin, AB’nin dış ticaretindeki paylarına bakıldığında,
2015 yılı verileriyle AB’nin balkan ülkelerinden ithalatı
15 milyar Euro, ihracatı ise 23,3 miyar Euro. Yani Balkan ülkeleri
AB’nin ithalatında yüzde 1, ihracatında yüzde 1,4’lük bir
paya sahipler.
Türkiye’nin
payı da ithalatta yüzde 3,8, ihracatta yüzde 2,2. AB ülkeleri
ithalatta Rusya ve Çin’den
sonra dördüncü,
ihracatta da AB, Rusya ve ABD’den sonra dördüncü sırada.
Balkan ülkeleri AB
üyesi ve ticari ilişkilerde AB Gümrük mevzuatı çalışıyor.
Burada vergi
muafiyeti, serbest
bölgeler, gözetim, tarife kotaları ve serbest dolaşımdaki bazı
mallar için menşe beyanı sunma gerekliliği gibi tedbirlere
ilişkin eksiklikler devam ediyor.
Türkiye, menşe,
coğrafi kapsam ve ürün kapsamına ilişkin AB kurallarıyla tam
bir uyum sağlamamakla birlikte, genelleştirilmiş
tercihler sistemini AB rejimiyle uyumlu olarak gözden geçirdi.
Gümrük Birliği sayesinde, Türkiye’nin AB ortak ticaret
politikasına uyumu da oldukça yüksek düzeyde.
BALKAN ÜLKELERİ
İLE EKONOMİK İLİŞKİLER
İlişkilerde
“milat” olarak 1990, Gorbaçov’un Glastnost ve Berlin
Duvarı’nın yıkılması yılları kabul edilir.
Türk Dil Kurumu'nun
“Balkanlar” ifadesini bu tarihlerde “Hırvatistan, Sırbistan,
Karadağ,
Kosova, Slovenya,
Arnavutluk, Makedonya, Bosna-Hersek, Bulgaristan, Romanya, Yunanistan
ve Trakya'yı içine alan bölge" şeklinde tanımlaması dikkat
çekicidir...
1989'daki
Bulgaristan'dan zorunlu göç olaylarını bir yana bırakırsak,
Türkiye’nin bu ülkelerle ilişkilerinde ciddi sorunlar olmadı.
Bu olumlu tablo, Türkiye’nin 24 Ocak 1980 kararlarından sonraki
liberal ekonomi ve ihracata dayalı kalkınma modeli uygulaması
kadar, Balkan ülkelerinin 1990’dan sonraki dışa açılma
politikalarından da kaynaklandı.
Türkiye,
başta Sovyetler Birliği olmak üzere, dış ticaretini devlet
eliyle yapan ülkelerle ticari ilişkilerini hangi çerçevede
kurmuşsa, 1990 öncesinde Balkan ülkeleriyle olan ilişkilerinin de
aynı doğrultuda ele almıştı. Bunun pratikteki anlamı, ticaretin
neredeyse sıfır olmasıydı. “Karşılıklı ticaret” ana
başlığı ile yürütülen ilişkilerde ticarette bir tür takası
(clearing) ve de sonuçta tarım ürünlerini aşamamıştı.
Yine 1990’lar
öncesi süreci ikili ekonomik ilişkiler açısından yönlendiren
önemli bir unsur da “Karma Ekonomik Komisyon” toplantılarıydı.
Bu toplantıların hukuki metni olarak ortaya çıkan ikili
antlaşmalar ve/veya mutabakat vardı, ortalıkta şirketler değil
devletlerin resmi temsilcileri dolaşırdı, konuşurdu, toplantılar
yaparlardı. Örneğin, bir Türkiye-
Romanya,
Türkiye-Çekoslovakya, Türkiye-Bulgaristan, Türkiye-Yugoslavya,
Türkiye-Arnavutluk Karma Ekonomik Komisyonu toplantısından önce,
konunun Türkiye tarafı sorumlusu Hazine ve Dış Ticaret
Müsteşarlığı (1983’ten önce Ticaret Bakanlığı, 1994’ten
sonra Dış Ticaret Müsteşarlığı, 2011’den sonra Ekonomi
Bakanlığı) Anlaşmalar Genel Müdürlüğü’ndeki hazırlıklar
ve yoğun çalışmalar, Balkan Ülkeleri ile olan ekonomik ve ticari
ilişkilerin, bürokrasi tarafındaki odak noktasını oluştururdu.
Bu çalışmalar
sonucunda bürokratlar tarafından hazırlanan doküman, aynı
zamanda, ilgili bakanların, muhatap ülke bakanlarıyla yapacakları
müzakerelere dayanak teşkil eden temel belgeler ve notlar
niteliğine sahip olmuşlardı. Bu çalışmalar her zaman, ilgili
kamu kurum ve kuruluşlarının ve özel sektör temsilcilerinin
görüşleri alınarak yapıldığından, muhatap ülke ile
gerçekleştirilen müzakereler, tam bir “takım çalışması”
niteliğindeydi, ama ortalıkta henüz ticaret neredeyse yoktu.
Balkan ülkeleriyle
ilşliler özellikle son yıllarda, kamu dışında işadamlarının
girişimleri ile canlandı. Bunda en önemli katkıyı Bursa'da
sayılar artan Balkan kökenli işadamı derneklerinin faaliyetleri
oldu. Bir yandan kamu destekli “Alım Heyetleri” oluşturulurken,
bir yandan başkan ülkelerinden işadamları artık Bursa'ya gidip
gelmeye başladı. Düzenlenen “Balkan Zirveleri”, fuarların
yanı sıra bazı Bursalı sanayicilerin Balkan ülkelerinde kurduğu
fabrikalar, yatırımlar yeni bir dönemi başlatıyor.
TÜİK
verileri, Türkiye'nin Balkan ülkeler ile ticaretinin 1989'a kadar
ya hiç olmadığını ya da çok düşük düzeyde olduğunu
gösteriyor. Balkan ülkeleri ile ticari ilişkiler (Milyon dolar)
şöyle:
Türkiye'nin Balkan
Ülkeleri ile 1989 ve 2014 yılları
İthalat/İhracatı(Milyon
ABD Doları)
Ülke İthalat İhracat
1989 2014 1989 2014
Arnavutluk 1 96 4 319
Bulgaristan 3 2846 27 2040
Romanya 239 3363 53 3008
Yunanistan 101 4044 125 1537
Yugoslavya 17 - 13 -
Bosna-Hersek - 171 - 322
Karadağ - 7 - 35
Kosova - 1 3 - 276
Makedonya - 79 - 348
Hırvatistan - 137 - 287
Sırbistan - 274 - 506
Slovenya - 302 - 743
Liste Toplamı 361 11332 222 9421
Toplam 15792 24.2177 11.625 157.617.207
Tabloda
görüldüğü gibi, Türkiye'nin Balkan ülkeleri ile ilişkisi
genelde Türkiye aleyhine olmuş. Yani 11 milyar 332 milyon dolar
ithalata karşılık, bu ülkelere sadece 9 milyar 421 milyon dolar
ihracat yapılabilmiş.
Verilere
göre, 2015 yılında Balkan ülkeleri ile ticaret yüzde 9 oranında
daraldı.
Bu
ülkelerin tamamına 7,8 milyar dolar ihracat yapılırken, bu
ülkelerden yapılan ithalat 8,7 milyar dolar oldu.
Ticaretin
en fazla olduğu Romanya'ya ihracat 2 milyar 815 milyon dolar,
ithalat 2 milyar 600 milyon dolar olurken, Yunanistan'a ihracat 1
milyar 400 milyon, ithalat 1 milyar 860 milyon dolar,
Bulgaristan'a
ihracat 1 milyar 676 milyon, ithalat 2 milyar 254 milyon,
Hırvatistan'a ihracat 252 milyon, ithalat 135 milyon dolar, Bosna
Hersek'e ihracat 292 milyon, ithalat 250 milyon dolar;
Makedonya'ya
ihracat 325 milyon, ithalat 81 milyon dolar; Sırbistan'a ihracat 493
milyon, ithalat 238 milyon dolar;
Balkan
ülkeleriyle ticarette, petrol türevlerinden, bakır ve bakırdan
eşyaya, elektrikli makineden ağaç odun kömürü, yağlı
tohumlara, plastik ve mamüllerinden tekstile, kazanlara çok farklı
kalemler öne çıkıyor.
Mevcut
ticaretin “potansiyeli yansıtmadığı”ne vurgu yapılırken,
ticareti geliştirmek için fuarlara, iş gezilerine ağırlık
verilmesi gerektiği düşünülüyor.
GÖRÜŞLER...
Levent Bilek
(BALKANTÜRKSİAD Başkanı):
'Balkan Sanayi Konseyi
Türkiye'nin önünü açacak'
“Balkan ülkelerinin
ithalat kapasitesi tam 500 milyar dolar. Türkiye'nin yaptığı
ihracat nedir? 8,5 milyar dolar. Biz en yakın ülkeyiz,
Bulgaristan'a en yakın ülkeyiz, içiçeyiz, buna rağmen ticarette
üçüncüyüz. Almanya birinci, İtalya ikinci, biz üçüncüyüz.
Yani biz Balkanlarda çok gerilerdeyiz. Bizim hesabımıza göre bu
8,5 milyar dolar çok kısa sürelerde 50 milyar dolara çıkabilir.
Bakın ilave 40 milyar doların üzerinden bir ihracat... Yani
Türkiye'nin ihracatı bir anda 150 milyar dolardan 200 milyar dolara
çıkabilir. Bu nedenle mutlaka Balkanlara yönelmemiz lazım. Bursa
zaten aslında bir Balkan şehri ve şöyle bir avantajı var:
Otomotiv, makine ve tekstilde çok iyiyiz. Balkanlarda bu konular
ciddi anlamda alıcı buluyor. Bizim dernek olarak Balkan Sanayi
Konseyi projemiz var. Bu projemiz makine otomotiv, tekstil, gıda ve
inşaat sektörleri üzerine. Bu sektörler Balkan ülkelerinde yoğun
bir şekilde revaçta ve bizim de çok iyi olduğumuz sektörler.
Her ülkeden 10'ar kişinin katıldığı 120'ler kişilik gruplar ve
5 grupta toplam 600 kişinin oluşturduğu bir Balkan Sanayi
Konseyi'nden sözediyoruz. Bu konsey Türkiye'nin önünü çok
açacak. Çünkü bu konseyimiz ortak projeler üretecek. Ortak
ihracat veya ithalat alanları yaratacak. Bu fikir nerden çıktı?
Slovenya'da bir büyük plastik kalıp istediler. Bu kalıbın
içeriği Slovenya'da üretiliyor ama makine yok. Slovenya'dan
Türkiye'ye çelik geliyor, Türkiye'de işleniyor. Geri Slovenya'ya
gidiyor ve kalıp olarak iş yapıyor. Demek ki böyle bir
işbirliğine ihtiyaç var. Bu kalıp neden Almanya'ya gitsin? Buraya
gelsin, işlensin gitsin.. Yine gıda ürünleri var. Neden o gıda
ürünleri Türkiye'de üretilmesin. Orada ham tarım toprakları
var. Biz neden gidip işlemeyelim? Onları getirip burada neden
işlemeyelim veya neden orada işleyip üçüncü ülkelere
satmayalım? Çok bakir alanlardan bahsediyorum.
Sektörler
olarak bakarsak Yunanistan'da turizm, Romanya'da sanayi var.
Bulgaristan'da iş yaptığım için biliyorum, Yunanistan'dan
Romanya'ya giden, Türkiye'den Avrupa'ya çıkan olmak üzere iki
otoyol var. Bu iki yol Bulgaristan'da kesişiyor, ordan geçiyor. Çok
merkez bir konumda. İki önemli otoyolun kesişim noktası. Bu
yüzden özellikle Plovdiv, Filibe Sofya arasında işler
yapılabilir. Ayrıca orada bazı İtalyan firmaları orada hidrolik
üniteler yapıyor. Bulgaristan çok geri bir ülke değil, sadece
çalışkan değil. Biz yaparsak olur. Bütün işadamı sivil toplum
kuruluşlarının da bir çabası var. Biz BALKANTÜRKSİAD olarak
gidip yerinde sinerji toplantıları yapıyoruz. Bugüne kadar 12
ülkeye gittik. 3 ay sonra Arnavutluk'a gideceğiz, şu anda grubumuz
doldu. Büyük ilgi var. Eskiden ilişkiler sadece devlet
görevlilerinden oluşurdu, şimdi öyle değil. Orada iş yapmaya
çalışan insanlar bunlar. Mesela Slovenya'ya bir firmamızla
(Waffle Art) beraber gittik, orda bayilik verdi. Bizimle giden
arkadaşın artık orada bir firması oldu. Yine Mastaş, bizimle
gittiği Yunanistan'da, bayilik verdi. Bunlar oluyor, olacak, devam
edecek.”
Eren
Ertoksöz (Girişimci):
'En
önemli sorun yok...'
“Yunanistan'daki
kriz nedeniyle insanlar hareketlenmiş. Kriz onları yoksullaştırmış
ve fazla çalışmaya itmiş. Yunanlılar çalışmıyor diyen gitsin
Selanik Organize Sanayi Bölgesi'ni görsün. Bulgaristan da aynı.
Ancak teknoloji olmadığı için makineler eski, Avrupa'nın
fasoncusu durumundalar. Avrupa markalarının fasonlarını
yapıyorlar. Bildiğiniz saç işleme makineleri,
ağaç
işleme makineleri Avrupa'nın büyük firmalarının ürettilerini
Bulgaristan'da yapıp, Made in Germany vs. markaları vurularak
satılıyor. Bir de Rusya ile iş yapamayan, satamayan Türk firmalar
Bulgaristan'da şirket kurup buradan Rusya ile iş yapmaya devam
ediyor. Tekstilde bunlar çok. Yani bir tür İstanbul'daki bavul
ticareti Bulgaristan üzerinden kendine yeni bir yol bulmuş.
Bulgaristan'a fabrika kuran işadamlarımız da var. Makedonya ne
uzuyor, ne kısalıyor. Romanya'da elektrik ve elektromekanik
üretimde yüzde 70 Fransız firmaları var. Oto yedek parça,
alternatör, farikaları var. Bizim de kendi Oktel BG diye, emaye
bobin teli, bakır ve alüminyum bobin teli ihracatı yapan firmamız
var. Ticarette bir canlanma var. Benim tavsiyem açık hesap
çalışıyorlarsa da mutlaka banka teminatı ile çalışsınlar.
Ticari kültürü bizden farklı, bazı kötü alışkanlıkları da
bizden öğrenmişler gibi. Bu ülkelerde gelir seviyesi yüksek
olmadığı için son tüketiciye yönelik ürünler değil de daha
çok üretimde kullanılan ara mallar satılıyor. Bakır, alüminyum
enjeksiyon ürünleri, yarı mamül plastik körük, hammadde elyaf
vs. Gördüğüm en büyük sorun yol. Bizim Kurşunlu'nun yolları
gibi. Yüz kilometre yolu 2-3 saatte alıyorsun. Otoban dedikleri
bile bizim duble yollardan kötü. Mazot bizden ucuz ama, Yunanistan
dışında hiçbirisinde düzgün yol yok. Bu yüzden de kargo
taşımacılığı müthiş pahalı. Bir palet malı buradan 120
liraya taşıyorsun Adana'ya, ama Plovdiv 600 km, fiyat bin Euro.
Sofya, Bükreş aynı. Bir de Makedonya'da Euro yerine Dolar ile
satabilirsin.”
Rıdvan
İşbaşaran (BTSO Meclis Üyesi):
'O
pazara bir türlü açılamadık'
“Ben
mobilya üzerine çalışıyorum. Balkanlardaki ticaret hacmimiz şu
anda artmıyor. Hatta biraz düşme bile var. Ofis mobilyası
açısından konuşuyorum. O pazara bir türlü açılamadık. Bunun
sebeplerinden birisi Yunanistan'daki kriz. Bulgaristan'daki
hacimsizlik, hareketin olmaması, ya da oradaki gençlerin Avrupa'ya
göçüp gitmesi, oralarda iş bulup yaşamaya başlaması.
Avrupa'daki hareketlilik, ticaret hacmindeki iyileşme gelişmekte
olan ülkelere henüz yansımadı. Bunlardan dolayı mobilya
konusunda bir türlü istediğimiz hacmi yakalayamıyoruz mobilya
sektörü olarak. Evet Bursa'da bu ilişkilerin artmasına çalışan
sivil toplum kuruluşları, dernekler var ama daha yeni başladı
diyebiliriz. Geçen sene bir fuar yapıldı. Bu sene de inşallah
yapılacak. Takipçisi olacağız, ikili ilişileri geliştireceğiz.
Geçen yıl Bursa'daki fuar teşebbüsümüz vardı, insanlar gelen
olur mu diye şüpheli yaklaşıyordu. Genelde kamu kuruluşllarından
genel oldu. Tüketici, perakendeci, dağıtıcı çok gelen olmadı.
Tabi ilkti. Hemen hevesimizi, umudumuzu kaybetmememiz lazım.
Çalışacağız, daha da aktif pazarlama yapacağız.
Balkan
ülkelerinde genelde büyüme sorunu var. Yarıtımcı yok. Türkiye
dinamik bir ülke. Devletimizin aslında bize çok yardımcı
olmamasına, katkısı olmamasına rağmen sürekli bir hamle
içindeyiz. Ama oraya gittiğiniz pazar bulamıyorsunuz. Sorun o.
Bizim mobilya sektöründe Almanya mobilya üretimini Polonya'ya
kaydırdı, orada daha ucuz, uygun şartlarda işçilik buldu. Tabi
bizde de sorun var. Yani kaliteyi biraz daha artırmamız, Avrupa
müşterisinin istediği malları üretmemiz gerekiyor. Bizde de
biraz sorun var. biz devamlı fuarlara katılıyoruz, yurt dışında
seyahatlere gidiyoruz. Üsküp Fuarı'na katıldık. Ev mobilyasında
aslında Avrupa piyasasını yavaş yavaş yakalıyoruz. Ama ofis
mobilyasında şu anda biraz gerideyiz. Evet bazı ofis mobilya
markalarımız var, kaliteleri güzel, ancak üretimleri çok düşük
rakamlar. Orada dönen paralara göre... Biz bütün dünyada dönen
mobilya ihracatının sadece 1,7'sini yapabiliyoruz, buna ev
mobilyası dahil. Biz son yıllarda yavaş yavaş hareketlendik.
Aslında mobilyada yönümüzü Ortadoğu'ya ve Araplara çevirmiştik.
Kuzey Arika'nın bir kısmı başladı ya çevirmiştik. Kolay bir
müşteri portföyü var. Türklere yatkın, mobilyalarımız
birbirine uyumulu, tarz olarak birbirimizi benimsediğimiz için o
taraflara önem veriliyordu. Ama Şimdi petrol fiyatlarının çok
düşmesi, Libya krizi, Suudi Arabistan'da talebin düşmesi, Kuzey
Irak'ta İŞİD'in ortaya çıkışı falan... Biz artık yönümüzü
Avrupa'ya dönderdik. Ama Avrupa'da da çok hızlı bir piyasa değil.
Bir durgunluk var.”
Doç
Dr. Yüksel Özkan (BALGÖÇ Başkanı):
'Türklerin
yaşadığı bölgelerde yatırım çok az'
“Kısa
bir sürede 1 milyon 400 bin Türk'ün isminin değiştirildiği bir
döneme denk geliyor BALGÖÇ'ün kurulması. Onları sesini
duyurmak, hakkını hukukunu korumak, lobi çalışması yapmak,
dolayısıyla sorunları da Uluslararası arenaya taşıma amacıyla
kurulan bir derneğiz. 1985'den beri 17 Ocak'ta 31 yılımızı
kutladı. Biz bir gepki örgütü olarak kurulduk ama gelişen dünya
konjonktüründe Balkan coğrafyasında çok şey değişti. Biz de
diğer dernekler gibi Türkiye ile balkan ülkeleri arasında köprü
görevi görüyoruz. BALGÖÇ Bulgaristan'da ekonomi zirvelerinin
organizasyonunda öncü rol almıştır. Kardeş belediyelerin
oluşmasında rehberlik yaptık. Kardeş müftülüklerin
oluşmasında, kardeş okulların oluşmasında rehberlik yaptık.
Göç
İdaresi kuruldu, biz de o yapının içinde yeraldık. 1989'da 70
günde 350-400 bin insan Türkiye'ye gelmişti, deneyimleriz var.
Türk yatırımcılar var orada, ama arzu edilen noktada değiller.
Geçmişte bazı engeleler çok barizdi. Türk yatırımcı
olmasından dolayı. Bunlar ortadan kalktı. Bulgaristan 2007'den
beri AB ülkesi oldu, çok şey değişti, ama yatırımlar arzu
edilen noktalarda değil. Özellikle Türklerin yaşadığı yerlerde
yatırımlar çok az. Bulgaristan yöneticilerinin söylediği bir
şeydir, Bulgaristan halkının yüzde 50'si fakir. Bunu Bulgaristan
yetkilileri söylüyor."
Erol
Kılıkçıeer (RUMELİSİAD YKB):
"Biz yapacağız demiyoruz, yaptık diyoruz"
“RUMELİSİAD
olararak arkadaşlarımızın orada faaliyetleri var. Yönetim Kurulu
üyelerimizden Şahap Aktaş'ın fabrikası var. Erdinç
Kırcımanoğlu'nun fabrikası var. Ali Mutlu arkadaşımız orada
fabrika yapıyor. Bunlar yönetim kurulu üyelerimiz. Ünibul şirketi
var. Genel Sekreterimiz Ferdi Yılmaz beyin işyeri var. Biz orada
çeşitli teşebbüslerde bulunuyoruz ve Balkanlar ile ticaretimiz
ciddi manada gelişiyor yani. Biz yapacağız demiyoruz, yaptık
diyoruz. Göç ve durgunluk bütün dünyanın sorunu.
Bize
göre ekonomik ilişkiler iyi gidiyor. Son yaptığımız Balkan
ekonomi zirvesi de bunu kanıtlıyor. Her geçen gün yeni insanlar
geliyor ve ciddi ticaretler yapılıyor. Ekonomi Bakanlığı bir
alım heyeti oluşturuyor, yüzlerce işadamı bir araya geliyor.
Bunlar ciddi gelişmeler. İlk fuarımıza gayet tabi resmi kişiler
geldi ama beraberinde ticaret erbabı da geliyor. Ekonomi Bakanlığı
zaten heyete işadamlarını alıyor. Sanayiciler kendi parasıyla
geliyor. Gelen kişiler siyaset adamıysa, kendi masraflarını
kendileri karşılıyorlar.
Romanya
ekonomisi nispeden daha iyi görünüyor. Ama hepsi de birer AB
ülkesi olmalarına rağmen şu anda ciddi problemler yaşıyorlar.
Özellikle Yunanistan... Ama Bulgaristan'da ciddi oranlarda işsizlik
var. Makedonya'da yüksek bir işsizlik var. Ciddi oranlarda işsizlik
var. Çünkü sanayi yok. Balkan ülkelerinin çoğunda sanayi yok
aslına bakarsan. Ne Makedonya'da, ne Kosova'da... O anlamda bizim
yaptığımız ticaretin onların ekonomisine katkıda bulunacaktır
diye düşünüyorum.
Bulgaristan'da
eskiden kalma fabrikalar var, ama yeterli değil. Teknoloji
gelişmemiş. Türkler mesela Bulgaristan'da çok büyük yatırım
yapıyorlar. Örneğin Paşabahçe'nin çok ciddi yatırımı var.
İşsizlik de var.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder