14 Mayıs 2019 Salı

Dumantepe’den Uluabat ve Marmara’yı görmek!


Dumantepe. Aşağıda longoz ve Marmaranın mavi suları 

Doğa gezilerimizde 12.05.2019 Pazar günü Karacabey-Ekmekçi köyü-Dumantepe-Fazlıkonak-Boğazköy-Longoz arasında yürüdük.
Dumantepe’nin zirvesinde aynı anda hem Marmara Denizi ve Longoz’u, hem Uluabat Gölü ve Nilüfer Çayı’nı görmek varmış! Şansımıza hava güllük güneşlikti, Dumantepe’nin muhteşem manzarasından yararlanabildik.

Koza Dağcılık rehberliğindeki yürüyüş için sabah 5 minibüsle Karacabey’e bağlı Ekmekçi köyüne vardık. Köyde gruptan bazı arkadaşlar fotoğraf çekimi için Longoz Ormanları bölgesine hareket ederken, benim de katıldığım grup köye yaklaşık 2 kilometre uzaktan, 17-18 kilometrelik rotamızı yürümeye başladık.
Aşağıdaki nehir, birazdan Marmaraya dökülecek olan Nilüfer Çayı

Yürüyüşün ilk bölümü orman yolu mu, imar yolu mu, yangın yolu mu olduğunu anlamadığımız toprak yoldan ve oldukça dik çıkışla başladı.
Buradaki ormanlarda en çok dikkat çeken şey, ıhlamur ağaçları. “Ihlamur Ormanı” diye bilinen bölgeden söz ediyoruz.

Ihlamur ağaçları yaprakta. Ama henüz çiçek açmamış.
Ihlamur burada yöre halkının geçim kaynaklarından birisi. Tabi ağaçlar Orman İşletmesi’nin. Yani devletin. Her yıl çevre köylüler Orman İşletmesi’nden izin alarak Haziran ayının ilk haftasında ıhlamur toplama işi yapıyor.

Ihlamur Ormanı...

IHLAMUR ORMANINDA ÇİRİŞ OTU

Köylüler topladıkları ıhlamuru kooperatifleri aracılığı ile satıyor. Köylüler “Yeterli adam olursa hane başı 15 bin lira civarında bir kazancımız oluyor” diyor.
Aynı şekilde bölgede ormandan toplanan şeylerden birisi de “defneyaprağı”.  Karacabey sahillerinde bolca defne ağacı var.
“Çirişotu” bölgenin kendine özgü, başka yerde pek rastlamadığımız bir tür. Ancak fark ettik ki, bölge insanı çirişotunu ya bilmiyor, ya da sevmiyor. Zira çirişotu, Van, Bingöl yöresinde yenilen, pek çok şeye de iyi geldiği ifade  edilen bir bitki.
Çirişotu
C vitaminince zengin, “kanser düşmanı”, ağrı giderici, egzamaya iyi gelen, idrar söktürücü, sivilceleri gideren ve beyaz kan hücrelerini artırdığı söylenen çirişotu, hem aşağılarda hem de Dumantepe civarında en yaygın ot görünümünde.
Sadece bu gölgede rastladığımız şeylerden birisi de “Salma hayvancılık”… Sığır sürülerinin serbestçe dağda dolaştığını, yanında çoban olmadığını görüyorsunuz. Hatta günlük eve girmeyen, sütü sağılmayan bu sığırlar yarı yabani bir hal almış. İnsandan kaçıyorlar!

ULUABAT VE MARMARA’YI AYNI YERDEN GÖRMEK..


Gezinin en heyecanlı anlarından birisi Dumantepe’nin zirvesi oldu. Burası bölgenin en hakim noktası. 360 derece dönerek hem Marmara denizini ve kıyıdaki longoz ormanlarını, hem de arkada Nilüfer Çayı ile Uluabat Gölü’nü, hem de tepelerdeki rüzgar santrallarını rahatlıkla görebiliyorsunuz.
Dumantepe yakınlarında Fazlıkonak denilen bölge, aslında eski bir yerleşim yeriymiş. Yol boyunca bolca yaban eriği, ara sıra rastlanan eski taş duvarlar zaten buranın eski yerleşim yerleri olduğunu kanıtlıyor.
Fazlıkonak köyünün olduğu yer şimdi yayla gibi

Öyle molasını Fazlıkonak mevkiinde verdik. Ormanın içinde, bu serbest dolaşan sığırların barındığı birkaç ahır var.

KURT YOKMUŞ

Unutmadan belirtelim, nasıl oluyor da dağda inekler sahipsiz dolaşıyor diye merak ettiğimizde, şu cümle gayet açıklayıcı oldu: Bu bölgede kurt yok!

Kurt, sadece küçükbaş değil,  büyükbaş hayvanlar için de tam bir canavar. Yani sürüye saldırdığında, sadece karnını doyurmak için bir hayvanı değil, yapabilirse sürünün tamamını öldürüyor. Ancak bölgede galiba kurtların nesli tükenmiş!
Yine de hayvan sahiplerinin eli yüreğinde… Bir köylü, “Buradaki barınaktan geçen sene bir kurt kaçmış. Kaçtığı ilk gün 3 koyunumuzu yedi. Yakaladılar da kurtulduk” diyor.

AYI BARINAĞI HAYVANAT BAHÇESİ Mİ OLUYOR?


Kurt deyince… Bayramdere’den aşağı inince Karacabey’e giden yolun üzerinde “Ayı Barınağı” diye  bilinen yer var.  Ancak burasının son yıllarda farklı hayvanların eklenmesiyle “Hayvanat Bahçesi’ne dönüştüğü söyleniyor.
Duyduklarıma göre, barınak, “Zirayetçiler hayvanlara taş atıyor” gerekçesiyle ziyaretlere kapatılmış. Biz de içeri giremedik. İçeride 80 civarında ayı varmış. Hatırlanacağı gibi bu barınak meşhur “Ayı oynatıcılar”ın elinden toplanan ayıların toplandığı ve AB fonları ile finanse edilen bir yerdi. Ancak son yıllarda “Almanya’dan para gelmediği”, masrafların Türkiye, yani bakanlık tarafından karşılandığı ifade ediliyor.

Eee, Almanlar musluğu kesince de, “Ekmeği ortadan bıçakla kesip içine bal, fındık, fıstık, ceviz koyup ayıya öyle verme”lerden, “BESAŞ’ın standart dışı ekmeklerini öylece, yavan yavan vermeye” kadar bir değişim kaçınılmaz olmuş!

AKMEŞE ODUNU


Fazlıköy mevkiindeki öyle yemeğimizi yedikten sonra Bayramdere tarafına doğru inişe başladık. Rotamızda Orman İşletmesi’ne ait odun depolarında “Akmeşe” ağaçları dikkat çekiciydi. Kafamdaki soru şu: “Bu Akmeşe, karameşe gibi kaliteli közü, ısısı olan bir şey değil. Ama çok dayanıklı, sağlam bir ağaçtır. Niye yapı veya mobilya malzemesi değil de odun yapılır ki?”

BAYRAMDERE

Bayramadere'de sohbet ettiğimiz gençler

Bayramdere, dağın eteğinde bir köy. Yol kenarındaki kahvehanede çay molası verilince, hoş bir sürprizle karşılaştık: Köyde gençler var! Ama sorunca, “Biz de Bursa’da yaşıyoruz. Haftasonu köye ziyarete geldik” dediler. Ayaküstü sohbet ettiğimiz gençler artık köyde kendilerine bir gelecek olmadığının farkında:
“Artık mecburen şehirde kalıyoruz. Okul, iş falan. Alışkanlık olmuş. Aslında şehirde de durum iyi değil. İş yok. İş olsa geçinilmiyor. Deli gönül  diyor ki, taşın ahaburaya, birkaç hayvan, bahçe falan… Ama olmuyor..”
Denize ve longoza yakın olmak, buralarda arsa fiyatlarını ateşlemiş. Yazın hayli ilgi varmış. Arazi verimli ama üretim yok. Tahmin edileceği gibi burada da en büyük geçim kaynağı emekli maaşları!

Longoz'da Kuş Gözetleme Kulesi'nden manzara

NİLÜFER’İN UCUNDAKİ LONGOZ

Dumantepe’den rahatlıkla görünen ve biraz sonra Marmara’ya dökülecek olan akarsu, bildiğin bizim Bursa’nın sıvı atıklarını toplayıp Marmara’ya boca eden Nilüfer’den başkası değil!
Ancak Nilüfer Çayı, Uluabat Gölü’nden gelen Çapraz Çay, ve Güney Marmara akarsularının büyük bölümünün birleşmesiyle oluşan Susurluk Irmağı, Hayırlar Köyü civarında birleşiyor. Simsiyah akan Nilüfer, birleşmeden sonra Yeniköy yakınlarında Marmara Denizine dökülüyor.
Tosbağa çok cesurmuş. Pek kafasını gizlemedi..:)

İşte Longoz, tam da bu ırmağın denizle buluştuğu Arapçiftliği Gölü ve Dalyan Gölü bölgesinde oluşmuş. 
“Longoz”, sözcük olarak “Subasar”, yani deniz seviyesinin altında ormanlık, bataklık yer demek.
Göl, bataklık, kumul… Longoz’da yürürken, bazen plajda ince kumların üzerinde yürüyor gibi oluyorsunuz. Anlaşılan buralar uzun süre denizmiş. Hani Hollandalılar kendileri denizin içine duvarlar yapmış, içerideki suyu tahliye etmişler ya…
Longozdaki kumulların yoğun olduğu bölge. Sanırsın çöl.. 

Burada da akarsuların karadan getirdikleri kenarda bir set oluşturmuş ve bu setin arkası “subasar” olmuş gibi… En azından benim kafamda böyle canlandı.  
Göl, bataklık, kumul… Tatlı su balıkları, deniz balıkları… Birbirinden farklı onlarca tür canlı, kuş.. burada kendine has bir ekosistem oluşturmuş.
1999 Marmara Depremi’nde deniz suyu taşınca bu bataklıktaki su ve balık yapısında ciddi değişmeler olmuş.
Burada 194 hektar dalyan, 600 hektar sazlık, 730 hektar da dişbudak, kızılağaç ve söğütlerden oluşan subasar (longoz) ormanından söz ediyoruz.
Lavantagillerden Karabaşotu... 

Sazlık bölgesindeki “Kuş Gözlem Kulesi”ne çıktık, ama ben kaydadeğer bir kuş varlığı göremedim. Ancak ilgililer burada kara leylek, pasbaş patka, bataklıkkırlangıcı, akça cılıbıt, küçük balaban, gece balıkçılı, alaca balıkçıl, küçük ak balıkçıl, gri balıkçıl, kuğu, yeşilbaş, çıkrıkçın, macar ördeği, elmabaş patka, ak kuyruklu kartal, sakarmeke, poyrazkuşu, sumru, küçük sumru ve pek çok ağaçkakan türü sayabiliyor.
Recep İvedik 6 filminin çekildiği plato..

Bayramdere’de gençlerden birisi, “Abi, eskiden burada acaip yayın balıkları varmış. Artı göremiyoruz” diyor.
Longoz içinde yine başıboş sığır ve koyunları görebiliyorsunuz.
Buranın çadır kurup kamp yapmak için harika bir yer olduğunu düşünüyorsunuz. Ancak geceleri sivrisinek yüzünden kamp işinin sıkıntılı olduğu ifade ediliyor.


Bölge “Sulak Alanların Korunması Yönetmeliği” kapsamındaymış. Yani yapılaşma yasak. Ancak ağaçların vs. bakımsızlığı da dikkat çekici boyutlarda.
Longoz içinde yeni çiçek açmaya başlayan Nilüfer çiçekleri en çok  görmek istediğimiz şeylerden birisi oldu.
"Kırmızı mercimek" denen bir tür otların görüntüsü .

“Bunlar kırmızı mercimek” cevabını aldığımız soru ise, suyun üzerinde sahiden mercimek dökülmüş gibi duran bir bölgeydi. Meğer gördüklerimiz kırmızı mercimeye beyzeyen bir tür otmuş.  
Şahan Gökbakar’ın zonta tipleri canlandırdığı fenomen karakteri "Recep İvedik 6"nın Afrika macerasının çekildiği sahne de longozda ilgi çeken yerlerden birisi.
Çekimleri tamamlanan filimden geriye kalan set alanı Karacabey Belediyesi’ne bırakılmış.
Longoz 300’e yakın farklı kuş türünün yanı sıra memeli, sürüngen ve böcek çeşitliliği bakımından araştırmacıların ve yaban hayatı fotoğrafçılarının ilgisini çeken bir yer.
Örneğin, kendi ağırlığının üç beş katını taşıyan ve “kantar böceği” ya da “Bok böceği” olarak bilinen kara böceklerin en büyüğünü galiba burada gördüm.

YABAN LAVANTALARI

Longoz alanının güzelliklerinden birisi de kumul bölgesinde rastlanan “karabaş otları”.  Lavantagiller familyasından olduğu söylenen, “yabani lavanta”olarak da bilinen bitki hem güzel mor çiçek, hem de güzel bir koku yayıyor.
Karacabey Longozu memleketin önemli doğal zenginliklerinden birisi. Ancak yöre insanı, hem Bursa Büyükşehir hem de Karacabey Belediyesi’nin buraya sahip çıkmadığını, bu yüzden de turizme kazandırılamadığını düşünüyor.


Yürümeye, memleketi tanımaya devam…



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder