7 Haziran 2019 Cuma

Domaniç yaylaları: Yemyeşil yaylalarda tek bir hayvan sürüsü görmedik



Doğa yürüyüşleri çerçevesinde 02.06.2019 Pazar günü yine Koza Dağcılık rehberliğinde Kütahya Domaniç ormanlarını, yaylaları gezdik. Türklerde mayıs sonu haziran başı köylerden yaylalara çıkma zamanıdır. Ama gözlerimiz ne tek bir hayvan sürüsü, ne de yaylaya çıkan bir köylü görebildi.
Yıllar öncesinde koyunların, sığırların peşine düşüp, yaya olarak, bu günlerde köyden yaylaya çıkardık.
Sanırsın asırlar öncesinden söz ediyoruz…
Yaylacılık çook gerilerde kalmış meğer ve yaylalar tamamen bomboş, terk edilmiş.

Pazar sabahı İnegöl’den Tavşanlı yoluna girerek Orman İşletmesi’ne ait odun deposuna kadar minibüsle gittik. Minibüslerden inen 40 civarında doğasever ile Kocayayla ve Sefaköy sapağından itibaren 18-19 kilometrelik rotayı yürümeye başladık.
Yürüyüş sırasında çevredeki köylere girmedik. Yayla yayla dolaştık…
Domaniç Karabatak Yaylası, Domuzkertiği Yaylası, Çiçek Yayla-Acısu, Kocayayla…
Kimi zaman traktör yolu, kimi zaman eski keçi, koyun yolu..
Kimi zaman çayırlar, patikalar…
Gürül gürül akan pınarlar…

Adına niye “Acısu” derler bilmem, ama harika suyu olan bu pınarın çevresinde yeşilliklerin üzerine dağılıp öğle molası verdik…
Kış mevsimi yürüyüşümüzdeki muhteşem kar görüntülerinin yerini bin bir tonu ile yeşillik almış.
Taze yapraklı kayın ormanlarının görüntüsü gerçekten etkileyici.
Mevsim itibariyle çiçekler en coşkun günlerini yaşıyor.
Çuha çiçeğinin ilk defa bu kadar farklı tiplerini gördüm. Bataklık/sazlık çuhası diye birşey var olmalı…
Yaylaların hiç birisinde tek bir sığı, koyun sürüsüne rastlamadık.

Oysa her taraf yemyeşil otlarla dolu ve otlar neredeyse biçilecek kadar büyümüş.
Üzerinde yürüdüğünüz çayır, buram buram, kırtıl, kekik kokuyor.
İlk kez bu kadar yoğun ve büyük kuzu kulakları gördüm.
Ardıç çalıları pek çok yerde zemini halı gibi kaplamış.
Domuzkertiği civarında bir anda yaylanın sise bürünmesi, Karadeniz’de görmeye alışık olduğumuz manzaralara yol açtı...
Yeşillik, çiçekler, manzara harika…
Da…
Yaylaların sadece adı yayla!

Bazen eski bir yayla olduğuna kalıbımı basabileceğim yerleri çevreye sorunca yanıt alamıyorum.
Yani insanlar sadece bu sene yaylaya çıkmıyor falan değil…
Yayla işi külliyen unutulmuş!
Halbuki dostlar,
Bakınız,1984’ten bu yana profesyonel olarak gazetecilik yapıyorum. Özellikle de ekonomiyı, tarımı izledim, yazdım.
Yazık ediyoruz memlekete!
Sektörün, uzmanların, bu işe kafa yoran herkesin üzerinde fikir birliğine vardığı sonuç şu:

Dünyayı domuz besliyor. Zira domuz, yediğini en kolay ve en fazla miktarda ete çeviren kasaplık hayvan. Gelişmiş ülkelerde bol et tüketilmesinin ardında bu var.
Türkiye’de madem inanç gereği domuz eti yemiyoruz, o zaman bunun yegâne alternatifi keçi ve koyundur.
Türkiye’nin arazi ve mera yapısına en uygun hayvan da koyun ve keçiler.
Bu hayvanlar meralarda, yaylalarda serbestçe dolaşacak, otlayacak, bedava beslenecek ki, biz ucuza ve bolca et yiyelim.
Bunun başka yolu yok!

Sığırdan söz etmiyorum. Zira sığırda Holstein gibi tamamen çiftlik hayvanı özendiriliyor ve o cephede yanlışlık çok, bu yazının konusu da değil.
İnsan uçsuz bucaksız yaylaları, dağları, ormanları öylece ıssız görünce bu açıdan hüzünleniyor.
Ve kasaplarda, marketlerde et fiyatlarının neden bu kadar pahalı olduğunu anlamak için uzman olmaya gerek yok. Kırlarda bir gün gezinmeniz yetiyor.
Bahar gelmiş, hava güllük güneşlik ve her şey, kabak gibi ortada!
Sefaköylü rehberimizle bizi gezdirirken konuştuk.  Buralar orman köylüsü. Orman köylüsü olmanın onlara tek avantajı orman işçiliği vs. Köylü, “Biz kayın tomruğunu, depo teslim metreküpünü 140-180 liradan yapıyoruz” diyor…

Adamların neredeyse mazot parasına çalışması söz konusu. Tabi orman işletmesi bu tomrukları en az 800 liradan satıyormuş.
Yörenin başarılı bir orman ürünleri tesisine ait olduğu söylenen odun/kereste depolarının ise çürümeye yüz tuttuğunu gözledik.
Rehberimize, “Mesela burada orman yolu için kesilmiş, rastgele atılmış ve de kurumuş ağaçları toplayıp eve götürseniz, odun olarak kullansanız ne olur?” dediğimde aldığım yanıt, “Yasak” oluyor. Devletin orman köylüsüne bakışı da bu maalesef.
Doğa harika…
Dönerken bir derede, lüks bir dörtçeker ciple gelen birkaç kişinin nesli tükenmekle karşı
karşıya olan “kırmızı benekli alabalık” avlamaya çalıştığını öğrendik.


Yürümeye, dağları, yaylaları, ovaları, insanları; nihayet memleketi anlamaya devam…



1 yorum: