6 Ocak 2017 Cuma

Dış finansörler 'yeni hikaye' bekliyor



TUGİAD Bursa Şubesi'nin Aralık ayı toplantısına konuşmacı olarak katılan tanınmış finans uzmanları Murat Sağman ile Savaş Divanlıoğlu, sorularımızı yanıtladı, makro ekonomi ve finans alanındaki gelişmeleri değerlendirdi ve 2017 yılına ilişkin görüşlerini dile getirdiler. Ekohaber olarak Türkiye'de ekonominin can damarı haline gelen ve sanayi faaliyetini doğrudan etkileyen finansman yorumlarını iş dünyası ile paylaşmak istedik. İşte sorularımız ve değerlendirmeler...



Murat Sağman (Bilgi Üniversitesi öğretim görevlisi):

'Üç temel risk: OHAL, AB ve Başkanlık'

- İnşaat dahil pek çok alanda finansman ihtiyacının daha çok arttığı, ama finansman bulmanın daha zorlaştığı bir ortamdayız. 2017'yi bu açıdan nasıl görüyorsunuz?

Hükümet reel sektörü çok destekliyor. Son EKK'dan çıkan kararlar bunu gösteriyor. Konut sektörü... Türkiye ekonomisi son 15 yıldır inşaat üzerinden gidiyor. İnşaat en kritik, en önemli sektör. Ekonomide yavaşlama var, hatta 3. çeyrekte küçüldük. Hükümet canlandırmak için tedbirler alıyor. Bütün dünyada böyle. Trump bile ekonomiyi canlandırmaya dönük tedbirler peşinde. Ama yeterli mi? Bununla birlikte siyaseten bunun yolunun açılması gerekiyor. Konut sektöründe güvene dayanan, geleceğe dönük belirsizlikler var. Bu belirsizliklerin ortadan kalkması gerekiyor. Makro konularda daha çok güvenin yükselmesi lazım.

- 2017'de büyümenin motoru kamu olacak gibi. Ancak herşey dış finansmana bağlı gidiyor ve özel sektörün dış borçlarının da sürdürülebilmesi tartışmalı olmaya başladı. Nasıl değerlendiriyorsunuz

ÇİN'DEN SONRA EN FAZLA BORÇLANMA...

Türkiye'nin kamu tarafında sorun yok. Kamu açıkları GSMH'nın yüzde 30'u. 2001 yılına baktığımızda kamu borçları yüzde 90'lardaydı. Bütçe açığı da eksi 10'un altındaydı. Yani kamuda bir sıkıntı yok. Ama özel sektörde, özellikle borcun çok yüksek olduğunu görüyoruz. 2008'den beri Türkiye finans dışı özel sektör Çin'den sonra en fazla borçlanan özel sektör oldu. Bugün özel sektörün 210 milyar dolar borcu var. Bir yıl içinde ödemesi gereken yaklaşık 165 milyar dolar borç var. Bunun üzerine cari açığı da koyduğunuz zaman, 35-40 milyar dolar, 200 milyar doları geçiyor bir yıl içinde Türkiye'de ödenecek borç. Dövizle ödenmesi gereken bir borç var... Kurun çok yükselmesinin pek çok firma bilançosunda sıkıntı yarattığını görüyoruz. Kur yükseldikçe bu sıkıntı artacak. Sadece kamu yatırımları ile bu iş gitmez. Özel sektör olmadan yüzde 3-5 gibi büyümeleri yakalamak zor. Özel sektör mutlaka hükümetin desteğini alacaktır, adım atacaktır.

ÜÇ BELİRSİZLİK

- Finansçılara göre en önemli belirsizlikler neler?

Dışarıda da belirsizlikler var. Trump sonrası nasıl bir dünya olacak? İçerde üç ana belirsizlik var. Bizim için çok önemli olan AB ile müzakereler bitse bile başlıklar şu anda açılmıyor. AB bizim çok önemli partnerimiz. Ticaretin büyük bölümünü Avrupa ile yapıyoruz. Ürettiğimiz malın yarısını Avrupa'ya satıyoruz. Borçlanmamızın yüzde 70'ini AB'den yapıyoruz. Doğrudan yatırımların yüzde 65'i AB'den geliyor. AB ile yaşadığımız belirsizlik reel ekonomiye çok negatif yansıyor. Olağanüstü halin devamı... OHAL'in gelmesi bence doğruydu, ama uzaması ekonomiyi negatif etkiler. OHAL olan bir ülkeye yatırımcı bulmanız o kadar kolay olmayabilir. Ki, bizim yatırımcı bulmamız, borcumuzu çevirmemiz gerekiyor. 3. belirsizlik başkanlık. Bir rejim değişikliğinden bahsediyoruz. Buradaki değişiklikler de reel ekonomiyi yavaşlatacaktır. Bu üç ana belirsizliğin mutlaka kalkması gerekiyor. O zaman yüzde 3-5 büyümeleri yakalayabiliriz.
-
Dolar yükselince kimsenin işine yaramıyor mu?

'Dolar yükselirse ihracatımız artar'. Ben araştırdım, geçmişte de böyle bir korelasyon yok. Yani kur artınca ihracat artmıyor. Doların artışı önce bizim üretimimizde girdi maliyetlerini artırıyor. Herşeyimiz neredeyse dolara bağlı. Üretim dolarla yapılıyor. Cari açığın düzelmesinde en büyük şansımız petrol fiyatlarının düşmesi oldu. Bu düşüş bize 15 milyar dolar kazandırmıştır. 2017'de doların artışı mutlaka önemlidir, ama yavaşlayan Avrupa ile büyüyen bir avrupa arasında ciddi bir fark var. Ayrıca bizim AB ile ticari, siyasi, ekonomik ilişkilerin de iyi gitmesi lazım ki; tamam, malımızı çeşitlendiriyoruz, Ortadoğu'ya, Afriya'ya gidiyoruz ama unutmayalım, ürettiğimiz malın yüzde 50'sini Avrupa'ya satıyoruz. En büyük müşterimiz Avrupa'nın iyi olması gerekiyor.

- TCMB'nin faiz artışını pas geçmesi...

Merkez Bankası'nın işi çok zor. Çünkü küçülen bir ekonomide faizleri artırmak çok kolay değil. Fakat yükselen de bir kur var, kurdaki artış enflasyona yansıyacak. Merkez, önce kendini enflasyona, fiyat istikrarına odakladı, bence aralık enflasyonuna bakacak ve beklentilerini revize edip bence Ocak'tan itibaren faiz artışı için bir adım atacaktır. Adım atmamasının en büyük nedeni ekonominin küçülmesi. Bono faizleri ile fonlama faizlari arasında ciddi bir ayrışma var. Kuru durdurmak noktasında açıkçası bugünkü Merkez Bankası rezervlerimiz yeterli değil. TCMB faiz artırmak zorunda kalabilir. Bence TCMB 14-15 Mart'taki FED toplantısına odaklanacak. O zaman Trump'ın da ne yapacağı görülecek. Kur durdurulamazsa mutlaka faizi artıracaktır.”


Savaş Divanoğlu (SAXO Capital Markets Genel Müdürü):
'Arap sermayesinin ilgisi azalıyor'

- Ekonominin gidişi için özellikle dış finansman kilit bir yerde duruyor. Bütün büyük projeler dış kredilerle yapılıyor. Eskiden devlet dış borçlanırdı, geri ödeme zamanı da yeni borçlar alınırdı. Şimdi sanki özel sektör de dış borcu döndürmek için for arayışında gibi. 2017'de neler yaşayacağız?

Tarihimiz boyunca dış fonlamaya açık bir ülkeyiz. Çünkü kronik bir cari açık durumu sözkonusu. Ne demek, yani ticari açığı alıyorsunuz, üstüne sıcak fonları vs. de ekliyorsunuz ve toplamında da açık var. Bir aile bütçesi gibi. Döviz kazançlarınız döviz harcamalarınızdan düşük ise bir yerden borç alıyorsunuz.
2017'ya bakınca çok çok pozitif bir hikayeyi şu anda anlatmak çok kolay değil. Yani bir yerden bir ışık görmek lazım. Bizi baskılayan stres unsurları şu anda varsa, bunlar 2017'de de sürecek gibi gözüküyor. Bunların biraz azalması lazım. Stabilite kazanmamız lazım ki, ülke olarak bu stresler ortadan kalksın. Tabi sadece Türkiye'de değil bölgemizde de ciddi bir sıkıntı var. Suriye'de, Irak'da bir çok olay yaşanıyor, biz bu olayların bizzat içindeyiz. Öyle olunca da bize negatif yansıyor. Bunun üstüne terörle ilgili sıkıntılar, darbe girişimi yaşadık maalesef. Biz 2017'de bunları durması ile karşılaşırsak o zaman hem TL bir miktar değer kazanabilir, hem borsaya ilgi çoğalabilir. Aslında dolar bazında ucuz bir borsa BİST. Giderek de ucuzluyor, neredeyse 2009 seviyelerine yaklaşıyor. Ama bir miktar stres unsurları ve belirsizliğin ortadan kalkması lazım.

ARAP İLGİSİ AZALIYOR

- Arap sermayesini çekme çabaları.. En son borsaya dönük bir plan açıklandı.

Son iki senedir Arap sermayesi bizi besleyen bir sermayeydi. Nedeni sonuçta petrol kazançları var, bu paraların bir yerlere yatırılması lazım. Ortadoğu da yatırım arıyor. Bunun en kolay yolu çevredeki gayrimenkul, inşaat sektörü... Bizim onunla ilgili bir sürü kazanımlarımız oldu. Fakat doygunluk seviyesine geliyor. Ortadoğu'dan ilginin azaldığını görüyoruz. Bu tabi endişe kaynağı. Çünkü son 2-3 senedir bizi yaşatan oydu. Onu, inşaat sektörünü asıl etkileyen faizlerle birleştirdiğiniz zaman 2017 için biraz sıkıntı görünüyor. Neden? Çünkü inşaat sektöründe bir numaralı faktör faiz ortamıdır. Faizlerin yükseldiği yerde, borçlanarak ev sahibi olan veya kredi ile yatırım yapanlar bir adım geri atma durumunda kalır. Faizler düşerse inşaat canlanır. Aslında TCMB'nın da yaşadığı sıkıntının birisi bu. Bir yandan enflasyonu kontrol altına almak için faizleri düşük tutmanız, diğer yandan TL'deki değer kaybını durdurmak için faizlar artırmanız gerekiyor. Ki faizleri artırınca da inşaat sektörünü ciddi şekilde olumsuz etkileyebilirsiniz. Tabi sadece inşaat ile kalmaz, inşaat pek çok sektörü de etkliler.

- 'Döviz bozma kampanyası' etkili olmadı gibi...

Vatandaşı devlet ile birleştiren her kampanya iyidir. Ekonomik sonuçlarını bir tarafa bırakın, bir araya gelerek bir hedefe yönelme, birşeyi beraber yapma fikri güzeldir. Kampanya bu nedenle güzeldi. Ama TL'de değer kaybı vardı. Reel olarak baktığınız zaman vatandaşlar tasarruflarının ne kadarını dolara çevirebilir? Onların sattığı dolarları büyük firmaların, bankaların yaptığı dolar alımları ile karşılaştırdığınızda bunun sonucu ne olur, burada büyük soru işaretleri var.
Para birimlerinde iki şey var. Alıcı ve satıcılar ne taraftaysa... İkincisi de likidite. Paranın likiditesini artırırsanız, dolaşımını çoğaltırsanız... Ne diyoruz, 'genişlemeci para politikaları', merkez bankaları tarafından da yapılıyor, o zaman para değersizleşir. Ama likidite azaldığı zaman herkes o paraya hücüm eder, değeri de yükselir.

- ABD'den yapılanTürkiye'deki dolar tahminleri için ne dersiniz?

ABD'de büyük finans şirketleri var. Yatırım bankalarının analiz bölümleri var. Bunlar hazinelerin faizleri ne yapacağını inceliyor. Buna göre bir tahminde bulunuyorlar. Onları takip etmek biraz zor.

NASIL BİR 'YENİ HİKAYE'?

-Türkiye'nin yabancı yatırımcıyı çekmesi için 'Yeni bir hikaye yazması' öneriliyor. Nasıl bir hikayet olabilir bu?


En önemlisi, yatırım şirketleri, özellikle emeklilik fonları, uzun dönem yatırım yapan şirketlerin en çok önem verdiği şey, volatilite ve belirsizliktir. Belirsizlik ne kadar yüksek olursa, riski o kadar yüksek görürler ve riskin olmadığı yerlere doğru gitmeye çalışırlar. Belirsizlik olan yerlerde varlıklarını azaltmak isterler. Eğer aynı getiriyi, belirsizliğin daha az olduğu bir yerden elde edebiliyorlarsa, ki şu anda çevremizde öyle ülkeler de var, o zaman oraya doğru kaymaları daha mümkündür. Mesela bizim genel olarak yatırımda rakiplerimiz Rusya'dır, Brezilya ve Hindistan'dır, Ortadoğu ülkelerinden bazılarıdır. Bazen birisi bazen bir başkası öne çıkıyor. 2016'da maalesef o kadar çok olay yaşadık ki, belirsizlikler çok fazla. Ne yapmamız lazım, elimizden geldiğince kontrol edebildiğimiz belirsizlikleri ortadan kaldırmamız lazım. Mesela Irak ve Suriye'deki savaşı kontrol edebilir miyiz? Her halde edemeyiz. Ona yapabileceğimiz çok birşey yok. Ama içerideki siyasi ortamı kontrol edebilir miyiz, edebiliriz. Siyasi ortamda biraz daha stabilleşme sağlayabiliriz. Bunlara özen gösterebiliriz. Ayrıca direkt yatırımın içeri gelmesi için birincisi volatilitenin ortadan kalkması lazım, ikincisi de yatırım ortamının kolaylaşması lazım. Yatırım ortamının kolaylaşması da iki şeye bağlı. Hukuk ve vergi. Vergi sisteminin anlaşılır ve kolay olması, hukuk sisteminin anlaşılır, kolay ve güvenilir olması. Bunlar sağlanırsa yatırımlar devam eder.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder