22 Ocak 2017 Pazar

Tekstilcinin okulu: Sultanhamam!



İş dünyasına tekstilci olarak başlayan Zorlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Nazif Zorlu, İstanbul Sultanhamam piyasasının kendisine kazandırdıklarını anlattı, Sultanhamam’'ın ‘
"On üniversiteye bedel’" olduğunu belirtti.



Uzakdoğu'nun baharatı, Kırım'ın buğdayı, Rusya'nın kürkü, Yunanistan'ın şarabı, Batı Anadolu'nun şapı, Küçük Asya'nın yünleri, İran'ın ipekleri, Ermenistan'ın ve Doğu'nun kumaşları...
Tarih boyunca ticaretin kalbinin attığı yerlerden Sultanhamam'ın kitabı yazıldı, belgeseli çekildi. Sultanhamam'ın öyküsünde Bursa ve Bursalı sanayiciler, özellikle tekstilcilerin de özel yeri var. Malum, 1970'li yıllarda tekstille uğraşanların kavşağı olan Sultanhamam bugün tanıdığınız bütün eski kuşak tekstilciler için asıl üniversite olmuştu, pek çok genç girişimci o piyasada öğrenmişti "işi"...
Türkiye Ev Tekstili Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TETSİAD) "Ticaretin Altın Kurallarının Yazıldığı Yer / Sultanhamam" adı ile Sultanhamam'ın öyküsünü; Sultanhamam piyasasının aktörleriyle, orada yetişmiş ünlü tekstilcilerle görüşerek oluşturmuş.
Kitapta ve belgeselde ticaretin beşiği Sultanhamam, oradan çıkan ünlü işadamlarının ağzından anlatılıyor. O isimlerden biri de Zorlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Nazif Zorlu. Denizli Babadağ’dan çıkan ünlü işadamı Zorlu'nun, 1970 yılında başlayan ve genç kuşak girişimciler için derslerle dolu zorlu yolculuğunundan bazı bölümler şöyle:

"ANADOLU KAPLANLARI"

“"Sultanhamam tüm Türkiye'ye mal satıyordu. Başka bir yer yoktu ki, İzmir'in toptancısı olurdu, gelip buradan Sultanhamam'dan mal alırdı. Adana'da mal üretilip buraya gelirdi. Buradan Adana'ya mal giderdi. Kayseri'de mal üretilip buraya gelirdi, buradan Kayseri'ye geri giderdi. Bursa eskiden beri dokumacılıkta çok öndedir, ayrı mal satardı. Ama aynı zamanda Bursalı buraya mal satardı. Buradan da yine Anadolu'ya mal satılırdı. Yani şöyle birşey söyleyeyim, zaten bir Sultanhamam'a baktığınızda, bugün Anadolu kaplanları diyoruz ya, yüzde 90'ı Anadolu'dan gelmiştir. Aşir Efendi'ye bak, Fincancılar'a bak, Mahmutpaşa'ya bak, oradaki tüccarların çoğu da, yüzde 90'ı Anadolu'dan gelme. Anadolu kaplanları da buradan gördüklerini Anadolu'da, kendi yöresinde uygulayanlar oldu.
‘"ÜÇ SENE KİRALIK YER ARADIM"’
Üç sene dükkan tutmak için yer aradım. Mesela, Katırcıoğlu Han'a baktık. Orada bir dükkanın hava parası, o gün için 300 bin lira, 400 bin lira. O hana girsen kaybolursun. Her taraf dükkan ama bölge Türkiye'nin tekstil merkeziydi ve dükkan bulamıyorduk. Türkiye, tekstilde Sultanhamam'daki işte bu küçük pahalı dükkanlardan büyük yerlere geldi. Bu da yine Sultanhamam sayesinde oldu. Sultanhamam da biz de görüp, öğrenip, gördüklerimizi tatbik etmeye başladık ve fabrikalar kurduk. Çok güzel paralar kazanıldı. Satışlarınızın yüzde 10’undan kâr etseniz bile hacmi düşündüğünüzde büyük paralar eder. Batan yok muydu? Batan vardı, o da işini bilmeyenlerdi ama Sultanhamam'da çok kişiler mal, mülk, servet sahibi olmuştur. İşini bilen kişilerin hemen hepsini Sultanhamam zengin etmiştir.
'O GÜNLERİN TADI BAŞKAYDI'
Ben özlüyorum Sultanhamam'ı. Anadolu'dan esnaf gelmiştir, sabahleyin erkenden dükkanını açmışsın. O para getirir alır, sen parayı koyarsın kasana, siftah yaparsın. Şimdi onları görmüyorsun, yani öyle birşey yapmıyorsun. Şimdi artık iş genişlediği için muhasebesi ayrı, kasası ayrı. Ama o günlerin tadı başkaydı. Şimdi toplantılar, toplantılar... O zaman bir iş yapıyordun, yaptığını anlıyordun. Şimdi sabahtan akşama toplantılara girip çıkıyorsun ama bir iş yapmadım diyorsun.
‘'YABANCILAR KUMAŞ İSTEDİ, VEREMEDİK'’
1970'lerde kumaş üretimi vardı Türkiye'de. Artık çok sayıda fabrika da açılmıştı ama volüm yoktu, yani üretim miktarı azdı. 1974'lü yıllarda emprime çarşafı yaptığım vakitler benim ürünümü beğenmişler, kimdir bunun imalatçısı diye yabancı bir müşteriyi bize getirdiler. Halbu ki ben kumaşını Akfil fabrikasında, baskısını da Bursa'da yaptırıyorum. Geldiler, bizden bir yıl içinde 15 milyon metre mal almak istediler. 15 milyon metre... Arada tercüman var, ben diyorum kardeşim 15 bin metre olmasın, bak iyi tercüme et, 15 milyon metre istiyorlar, eminim diyor. Ben de, fabrikamla görüşeyim bakalım kapasitemiz nedir, dedim. Sizinle yarın buluşalım.’Ben sevine sevine gittim fabrikaya. Metrede 50 kuruş kazansam, 7.5 milyon lira kar. Çok büyük para. Akfil Fabrikası'nın ticaret müdürü Mehmet Gömeçli, Allah rahmet eylesin, telefonla randevu aldım gittim. Bana dedim çok kumaş lazım. Veririz, veririz. Veriyoruz zaten dedi. Dedim ki, çok çok lazım. Ne kadar? Dedim ki, bak’dedim, ben inanmadım, şimdi sen de inanmayacaksın ama bu gerçek. 15 milyon metre dedim. ‘2.20'lik kumaş istiyorum dedim. Şöyle bir baktı, dedi ki, ‘benim beş senelik kapasitem bu. 3 milyon metre senede yapıyorlarmış. O gülmeye başladı, ben gülmeye başladım. Ertesi gün buluştuk, tabi veremedik. Biz bugün Çorlu fabrikamızda günde 1 milyon metrekare kumaş üretiyoruz. Tekstil biterse bilin ki, insanlık da ölmüş demektir. Bugün giysisiz bir yere çıkabiliyor musunuz? Çıkamıyorsunuz. Dışarı çıkarken hemen bakıyorsun cep telefonumu aldım mı diye, yani bunsuz dışarı çıkabilirsin ama elbisesiz çıkamazsın, gömleksiz çıkamazsın.
'1974'TE İLK KEZ BİR ARABA ALDIM'’
Şimdi insanlar daha çok zengin olalım, daha çabuk zengin olalım, daha lüks yaşayalım peşinde değil mi? Sultanhamam'da öyle yoktur. Yani mesela bir bakıyorsunuz, öyle herkeste araba yoktu. 70'li yıllarda o 150 kişiden belki on kişinin arabası vardı. Paraları vardı, araba satın alabilirlerdi ama lüks yaşamak gibi bir özenme yoktu. Bunun yerine işlerine yatırım yaparlardı. Ben mesele şahsen öyle yaptım. 1974'te ilk kez bir araba aldım. Herşeyim varken 74'te araba aldım, niye, rahatlıkla bir araba alabilirdim. Ama benim diyordum ki sermaye lazım bana. İnsanlarda bu düşünce vardı. Önce yağlanıp yağlanacaksın, butlanacaksın, irileşeceksin. Ondan sonra da çıkarsın oynarsın meydanda. Ama yağsız butsuz yani güçsüz, kassız oynayamazsın doğru mu, yığılır düşersin.
‘'10 TANE ÜNİVERSİTEYİ BİTİRECEĞİNE..'.’
Benim altyapım kendi memleketim olan Babadağ'dır. Sonra da Trabzon'a gidip orada ticareti öğrendim. Ama asıl İstanbul'a geldiğiniz vakit, neyi, nerde, nasıl yapacağınızı çok daha iyi görüyordunuz. Çünkü orada büyük tüccarlar vardı ve büyük mağazalar vardı. Ve bakın ben altını çizerek söylüyorum 10 tane üniversiteyi bitireceğine bir Sultanhamam'da 10 sene kalmalısın. Çünkü dürüst ve çalışkan olarak on sene kaldın mı, pişersin orada, ama bu olmazsa istersen orada elli altmış sene kal birşey olmaz. Yani Sultanhamam bana çok şeyler öğretti. Orada gördüklerimi uyguladım. Ben 95'li yıllara kadar sözle iş yaptım. Bayilik veriyordum. Söz senet sayılırdı bayiliği bir sözle veriyordum."”



NOT: Bu yazı Ekohaber'in 1079 sayısından alındı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder