13 Mart 2019 Çarşamba

Yakın dağ köylerinde lüks konutlar...


Doğa yürüyüşleri  galiba hoş bir bağımlılık yapıyor.
Geçen hafta içinde, Koza Dağcılık’ta birlikte yürüdüğümüz iki  arkadaşla birlikte “Ot toplamaya” çıktık... Nasılsa toprak uyanmaya başlamış, müthiş lezzetiyle yaban otları yeşermiş olmalıydı.  Doğancı’dan başlayıp Atlas Mahallesine, oradan da dağları dolaşarak Çalı’ya indik.

Şaka maka 15 kilometre  civarında  yol katettikten sonra, poşetlerimizde “turp otu”, “yaban pırasası”, “adaçayı”, “ısırgan”, “acıgıcı” (kuzukulağı da deniyormuş), “galdirik” (balık otu), “yingari” ve “su teresi” ile evlerimize döndük.  Kuşkonmaz”ı ilk kez bu kadar yaygın  gördüm, ama toplamak için çok erkendi.
Bursa’nın içme suyu kaynaklarından Doğancı Barajı’na adını veren Doğancı
mahallesine belediye otobüsü ile gittikten sonra buradan traktör yolu ve patikalardan Atlas’a yöneldik.  Dağyenice Göleti, Çalı Göleti, Doğancı barajı ile tepesi karlı Uludağ manzaralı topraklarda, masmavi gökyüzü  ve temiz havada yürümeyi herkese tavsiye ederim.
Doğancı, Misiköy’de yakın zamanda yaşanan manzaraları andırıyor.  Kent oralara doğru kayıyor, yayılıyor!


İnsanlar tarla ve bahçeleri “arsa” diye satışa çıkarmış. Yolumuzun kenarındaki  bir tabelada yazılı numarayı aradım, meraktan.  1200 metrekare bahçe, 180 bin liradan satılıyormuş.  Öyle yol kenarı  falan da değil. İnsanların bir bahçe için bu parayı vermesi  mümkün değil. Buralarda başka birşey var.  Gümüştepe’den itibaren Dağyenice dahil rastgele tarla bahçe alıp, içine “bağ evi” , “konteyner ev” adında bildiğin yapılaşma var.
Şehrin gürültüsünden, hava kirliliğinden doğaya yakınlaşmak için pamuk elleri cebe atan “tuzu kuru” kesim ciddi paralar vererek çok geniş bir alanda adeta “villa kondu” kuruyor.  Ne ilçe, ne de Büyükşehir Belediyesi sanırım bu konuda
yönlendirici bir planlama içinde değil. “Yap evini, öde cezayı” mantığı geçer akçe.
Örneğin, pek çok yerde, kazıklar üzerine oturtulmuş prefabrik yapılar görüyoruz. 
Bursa’nın pek çok eski “köy”, yeni “mahalle”sinde aynı manzara. 
Mahalle”ye ev yapacaksınız, “arsa” (imar olmadığı için bunlar resmi olarak arsa, parseli değil,  bildiğin tarla ya da bahçe tapulu) satın alıyorsunuz. 

Bu kazık üstü evlerden yaparsanız, belediye hemen  içmesuyu bağlıyormuş. Elektrik de bağladın mı, oldun şehirli!
Ormanın ortasında lüks villa!
Köyde bu şekilde “iki gözlü konteyner” yapmak isteyen birisi, “Şimdi yerime ev yapacağım dediğin zaman bir sürü engel, masraf var. Ama böyle yapınca, hemen elektrik su bağlanıyor. Sonradan sağına soluna birşeyler yapar, normal  eve dönüştürürüm” diyor.
Aklıma, bir zamanlar Uludağ’da “Tuvalet” ruhsatıyla turistik otel yapma muhabbetleri geldi..

Dağyenice Göleti’nin çevresinde “ehlikeyf yapılaşma” diyebileceğimiz türden bir şey dikkat çekiyor. Telle çevilmiş arazilerin ortasına basit bir yapı, çevrede mangal, bahçe sulamak için su depoları..  Elektrik yoksa, güneş paneli...
Parayı bastıysan, araziyi tepe tepe kullan...
Ama asıl patlama Atlas’da.
Atlas’da  adına “arsa” denen tarla bahçe fiyatları çok daha yüksek.  Hayli de ilgi var.

Rastladığımız bir Atlas köylü, “Artık köylü kalmadı burada. Yabancılar bizden çok. Doktor, avukat, işadamı... Yer alıp villalar yapıyorlar.  Şehir oldu burası” diyor.
Atlas’ın yolu bile değişmiş.  Dağda yürürken, Atlas’a giden çiftşeritli asfalt yol, cillo gibi simsiyah parlıyordu.  
Düşünüyorum da, sandık yaklaştı, herkes başkan olma yarışında...

Ama herkesin gözünün önünde, Bursa gibi mucize bir doğaya, verimli topraklara sahip bir kentin çevresi, kangren gibi talan ediliyor...
Yapılaşma olmasın demiyorum, ama bunun da bir planı,  hedefi olur... 
Parayı basanın istediğini yaptığı bir kent...
Parayı görünce her şeyini teslim etmeye hazır, normal gelir kaynaklarından kopan bir halk...

Kralın sadece rant olduğu “mahallerimiz”!..
İyi haftalar...   


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder