Doğa yürüyüşleri
galiba hoş bir bağımlılık yapıyor.
Geçen hafta içinde, Koza
Dağcılık’ta birlikte yürüdüğümüz iki
arkadaşla birlikte “Ot toplamaya”
çıktık... Nasılsa toprak uyanmaya başlamış, müthiş lezzetiyle yaban otları
yeşermiş olmalıydı. Doğancı’dan başlayıp Atlas
Mahallesine, oradan da dağları dolaşarak Çalı’ya indik.
Şaka maka 15 kilometre
civarında yol katettikten sonra,
poşetlerimizde “turp otu”, “yaban pırasası”,
“adaçayı”, “ısırgan”, “acıgıcı” (kuzukulağı da deniyormuş), “galdirik” (balık otu), “yingari” ve “su teresi” ile evlerimize döndük. “Kuşkonmaz”ı
ilk kez bu kadar yaygın gördüm, ama
toplamak için çok erkendi.
Bursa’nın içme suyu kaynaklarından Doğancı Barajı’na adını veren Doğancı
mahallesine belediye otobüsü ile gittikten sonra buradan traktör yolu ve
patikalardan Atlas’a yöneldik. Dağyenice
Göleti, Çalı Göleti, Doğancı barajı ile tepesi karlı Uludağ manzaralı topraklarda, masmavi gökyüzü ve temiz havada yürümeyi herkese tavsiye
ederim.
Doğancı,
Misiköy’de yakın zamanda yaşanan manzaraları andırıyor. Kent oralara doğru kayıyor, yayılıyor!

İnsanlar tarla ve bahçeleri “arsa” diye satışa çıkarmış. Yolumuzun kenarındaki bir tabelada yazılı numarayı aradım,
meraktan. 1200 metrekare bahçe, 180 bin
liradan satılıyormuş. Öyle yol
kenarı falan da değil. İnsanların bir
bahçe için bu parayı vermesi mümkün
değil. Buralarda başka birşey var.
Gümüştepe’den itibaren Dağyenice dahil rastgele tarla bahçe alıp, içine “bağ evi” , “konteyner ev” adında
bildiğin yapılaşma var.
Şehrin gürültüsünden, hava kirliliğinden doğaya
yakınlaşmak için pamuk elleri cebe atan “tuzu
kuru” kesim ciddi paralar vererek çok geniş bir alanda adeta “villa kondu” kuruyor. Ne ilçe, ne de Büyükşehir Belediyesi sanırım bu konuda
yönlendirici bir planlama
içinde değil. “Yap evini, öde cezayı”
mantığı geçer akçe.
Örneğin, pek çok yerde, kazıklar üzerine oturtulmuş
prefabrik yapılar görüyoruz.
Bursa’nın pek çok eski “köy”, yeni “mahalle”sinde
aynı manzara.
“Mahalle”ye ev
yapacaksınız, “arsa” (imar olmadığı
için bunlar resmi olarak arsa, parseli değil,
bildiğin tarla ya da bahçe tapulu) satın alıyorsunuz.
Bu kazık üstü evlerden yaparsanız, belediye hemen içmesuyu bağlıyormuş. Elektrik de bağladın
mı, oldun şehirli!
Ormanın ortasında lüks villa!
Köyde bu şekilde “iki
gözlü konteyner” yapmak isteyen birisi, “Şimdi yerime ev yapacağım dediğin zaman bir sürü engel, masraf var. Ama
böyle yapınca, hemen elektrik su bağlanıyor. Sonradan sağına soluna birşeyler
yapar, normal eve dönüştürürüm”
diyor.
Aklıma, bir zamanlar Uludağ’da
“Tuvalet” ruhsatıyla turistik otel
yapma muhabbetleri geldi..
Dağyenice
Göleti’nin çevresinde “ehlikeyf
yapılaşma” diyebileceğimiz türden bir şey dikkat çekiyor. Telle çevilmiş
arazilerin ortasına basit bir yapı, çevrede mangal, bahçe sulamak için su
depoları.. Elektrik yoksa, güneş
paneli...
Parayı bastıysan, araziyi tepe tepe kullan...
Ama asıl patlama Atlas’da.
Atlas’da
adına “arsa” denen tarla bahçe fiyatları çok daha yüksek. Hayli de ilgi var.
Rastladığımız bir Atlas
köylü, “Artık köylü kalmadı burada.
Yabancılar bizden çok. Doktor, avukat, işadamı... Yer alıp villalar
yapıyorlar. Şehir oldu burası”
diyor.
Atlas’ın yolu bile değişmiş. Dağda yürürken, Atlas’a giden çiftşeritli asfalt yol, cillo gibi simsiyah
parlıyordu.
Düşünüyorum da, sandık yaklaştı, herkes başkan olma
yarışında...
Ama herkesin gözünün önünde, Bursa gibi mucize bir
doğaya, verimli topraklara sahip bir kentin çevresi, kangren gibi talan
ediliyor...
Yapılaşma olmasın demiyorum, ama bunun da bir planı, hedefi olur...
Parayı basanın istediğini yaptığı bir kent...
Parayı görünce her şeyini teslim etmeye hazır, normal
gelir kaynaklarından kopan bir halk...
Kralın
sadece rant olduğu “mahallerimiz”!..
İyi haftalar...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder