Türkiye’nin 2011 yılı merkezi yönetim (devlet) bütçesi geçtiğimiz Aralık ayında kesinleşti. Bu yıl devlet yaklaşık 232 milyar lirası vergi olmak üzere toplam 297 milyar lira gelir elde edecek. |
Siyasal iktidarların bütün marifeti, öncelikle devletin bütçesini, ülkenin kalkınması, toplumun refahı için kullanmaktır. Adalette, kalkınmada bir yol alınmıyor; işsizlik, yoksulluk ve yolsuzlukların önüne geçilemiyorsa, inanın bütçe doğru kullanılmıyordur, mutlaka bir terslik vardır.
Hükümetlerin elindeki en etkin politika aracı bütçedir.
Devletin parasını ne için harcıyorsa, hükümetin tercihi, önceliği de odur.
Bu yıl bütçeden en fazla para harcayacak kurumlar şunlar:
Maliye Bakanlığı: 71,7 milyar.
Hazine Müsteşarlığı: 69,9 milyar.
Milli Eğitim Bakanlığı: 33,9 milyar.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı: 33,9 milyar.
Milli Savunma Bakanlığı: 17,7 milyar.
Sağlık Bakanlığı: 15,5 milyar.
Emniyet Genel Müdürlüğü: 9,5 milyar.
Tarım Bakanlığı: 8,6 milyar.
DSİ: 8,2 milyar.
Karayolları: 5,8.
Jandarma: 4,4 milyar.
Adalet Bakanlığı: 4 milyar.
Diyanet İşleri Başkanlığı: 2,9 milyar.
Başbakanlık: 2,6 milyar.
İçişleri Bakanlığı: 2,8 milyar.
Bakınız, ücretliye, emekliye, öğrenciye “para yok, para yok” diyen hükümet, toplam harcamalar yüzde 9 artarken, Başbakanlık bütçesini yüzde 30 artırabiliyor...
Ama dikkatinizi çekmek istediğim asıl konu, hükümetlerin bütçeyi kullanma konusunda radikal çıkışlar yapmasının zorunlu hale geldiği.
Kanımca Türkiye’nin sorunları, her yıl aynı önceliklerle bütçe çıkarmakla asla çözülmeyecek. Öncelikleri kalkınmaya, eğitime, sağlığa, yoksulluğu önlemeye kaydırmak artık bir zorunluluk.
Örneğin, asker-polis, topladığınızda bütçenin yaklaşık 35 milyar lirasını götürüyor. Almanya’nın silahlı kuvvetlere harcadığı para toplam harcamaların yüzde 3’üne bile ulaşmıyor. Şimdi biz Almanlardan daha mı “güvenli”yiz?
Hem “askeri vesayeti kaldırma”dan söz edeceksiniz, hem de onu sürekli güçlendireceksiniz…
Tercihimizi adaleti sağlama, demokrasi ve özgürlükler yönünde mi yapacağız, yoksa onu isteyenlere karşı daha çok biber gazı ve coptan, tekmeden yana mı?
“İleri demokrasi”nin yolu mutlaka ikincisinden geçer…
“Laik” bir ülkede, devletin “din hizmetleri”ne; hem de farkı inanç gruplarının tepkisine rağmen, birçok bakanlıktan daha fazla para harcayıp, 100 binden fazla insana maaş vermesini ne zaman masaya yatıracağız?
Daha Hazine ve Maliye Bakanlığı bütçesinde görünüp, değişik adlar altında faiz vs. rantiyeye ödenen 50 milyar liraya yakın paraya dokunmadık bile…
“Açlık, yoksulluk” diyoruz…
Benim formülüm şu:
Devlet, herhangi bir geliri, işi olmayan, yaklaşık 10 milyon kişiye bakarsa açlık sorunu kalmaz. Bu da dörder kişiden hesaplarsak 2 milyon 500 bin aile demektir. Her aileye ayda 500 lira verseniz bunun yıllık maliyeti toplam 15 milyar lira yapıyor.
Demek ki 312 milyar bütçenin yüzde 5’iyle açlığı yenebilirsiniz!
Yeter ki radikal yaklaşım ve de güçlü bir irade olsun!
İyi pazarlar
10 Ocak 2011
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder