11 Ekim 2010, Pazartesi | |
Okullar açıldı, yine bir türlü “çözülemeyen” türban tartışması… Bu hafta sizlere, batılı eğitim sisteminin kurucusu sayılan efsanevi Fransız bakan Jule Fery’den ve yaptıklarından söz edeceğim. Fery'nin şu bizde hâlâ kuş mu deve mi olduğu anlaşılamayan “laik eğitim”i nasıl kurduğunu özetlemeye çalışacağım. |
1789 yılından itibaren bir yığın devrimlere, toplumsal altüst oluşlara sahne olan Fransa’da, 19. yüzyılın son çeyreğine hem sanayici-tüccar burjuva sınıfı, hem artık geleneksel gücünü kaybeden kral-kilise otoritesi yeni bir toplum ve düzen kuracak olgunluğa ulaşmıştır.
1881 yılında bakan seçilen ve yasa çıkarma gibi yetkilerle donatılan burjuva aristokrat kökenli eğitimci Jule Fery, Fransa’da (bunu Avrupa’da, hatta dünyada diye okuyabilirsiniz) ilk kez eğitim sisteminde radikal bir değişiklik yapar ve yeni bir çağ açar.
J. Fery’nin en önemli yenilikleri şöyle:
1. Öncelikle, sadece zengin aile çocuklarının eğitim hakkından yararlanmasına son veriliyor.
Okullar zengin-fakir bütün halkın çocuklarına açılıyor, bedava hale getiriliyor. Eğitim sisteminin bütün masraflarını artık devlet ödemeye başlıyor.
2. Eğitim sadece şehirlerde değil, en ücra köylerde, kırda; sadece erkek değil kız öğrencilerde, bütün nüfus için de 6 yaşından 13 yaşına kadar zorunlu hale getiriliyor.
3. Eğitimde kilisenin hâkimiyetine kesinlikle son veriliyor. Zira o zamana kadar, kilise ve dini otoriteler sadece papaz yetiştiren okullarda değil, tıp dahil bütün okullarda söz ve karar sahibiymiş. Ve yeni eğitim sistemi “laiklik” ilkelerine göre kuruluyor.
“Laik eğitim” (laicité) de aynen şöyle tanımlanıyor:
“Okullar artık cumhuriyetin düşmanı olan (tanım aynen böyle, zira bu dönemde kurulan parlamenter sistem ile kilise arasında keskin bir mücadele var) dini otoritenin kontrolü altında olma zorunda değildir. Laik devlet bütün siyasi ve dini görüşlere, inanışlara saygılı olur. Laik okul ise görüş ve inanışların tercihi değil, sadece objektif olarak açıklanması ile ilgilenebilir. Eğitim sistemi, bütün dini inançlardan bağını koparmış olarak, bilimsel, nesnel şekilde herkesin bağımsız bir kişilik sahibi olmasına yardımcı olacaktır. Din eğitimi (enseigner le catechisme) herkes için ücretsiz olan laik eğitim sisteminin tamamen dışında, sadece dini otoritelerin kontrolü altında yapılacaktır. Devlet din eğitimine karışmayacaktır.”
Demek ki neymiş?
“Laik devlet” öğrencilere bırakın “zorunlu” olmasını, her hangi bir şekilde din dersi vermezmiş! Din eğitimi dini kurumların işiymiş ve devlet o işe karışmazmış!
Laik devlet okulunda sadece bilim, fen, dil, medeniyet, sanat, edebiyat, ekonomi vs. bütün “dünyevi” alanlarda eğitim verilirmiş.
Sen devlet olarak 100 bin kişilik kadrosu olan kocaman Diyanet İşleri Başkanlığı’nı kuracak ve “din hizmeti” (o da sadece Sünni mezhebi) vereceksin; ilk ve orta öğretim okullarında bu din ve mezhebe uygun zorunlu eğitim vereceksin, sonra çıkıp bunun adına “laiklik” diyeceksin!
Din görevlilerinin “devlet memuru” olduğu bizden başka bir laik devlet var mı?
Sonra Sünni İslam inancına göre yetiştirdiğin insanlar, inançlarının gereğini yerine getirmeye kalktığında da, velveleyi basacaksın: “Türkiye laiktir laik kalacak!”…
Tıp fakültelerinde profesörlerin hastalarına imam, muskacı önerdiği bir ülkede yaşıyoruz...
Akıl ve deneysel bilimlerin değil, doğmaların etkisinde eğitilen gençlerin türbanı “özgürlük” talebi olarak dile getirmelerinden doğal ne olabilir?
Örtü değil, örtülen şeylere bakmak zamanı gelmedi mi?
İyi haftalar…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder