31 Mart 2011 Perşembe

Meralar da mı özelleştiriliyor?


Meraların bakımı, ıslahı için yıllardır kılını kıpırdatmayan yönetim, şimdi mevcut yasaları  “dolanarak” Yenişehir’de 450 hektar merayı 20 yıllığına kiraya vermeye, işi daha da içinden çıkılmaz hale getirmeye çalışıyor. 

Mera, bir türlü laftan öte gitmeyen “kırsal kalkınma” için en az kaynakla en çok verim alınacak alanlardan birisidir. Hükümet,  meraları ıslah edip hayvancılığı destekleyerek, ucuz et ve sütün yolunu açmak varken, üç kuruş kira geliri için her şeyi mahvedeceğinin farkında mı acaba? 
“Ekonomi”yi “kıt kaynakların verimli kullanılması” olarak tanımlamıyor muyuz? 
Yani ülkenizin petrolü varsa petrolünü, madeni varsa madenini, denizi varsa denizini, ovası varsa ovasını en iyi şekilde kullanacaksınız ki, bunlara sahip olmayan ülkelerin hiç elde edemeyeceği bir üretimi yakalayacaksınız ve sizin gelişmenizin motoru  bu olacak…
İşte mera, Türkiye’nin sahip olduğu, ancak tamamen hor kullanıp, nimetlerinden yararlanamadığı bir zenginliktir.  
Neden? Çünkü mera, hayvanların üzerinde bedava beslendiği; en azından yılın yarısında üreticiyi ot, yem parasından kurtarabilecek bir zenginliktir.
Anadolu’nun çok büyük bir bölümünde insanlar, asırlarca meraları sayesinde yaşadı. Devletin sadece askere alırken hatırladığı köylü, hayvanının eti, sütü ile beslendi; tarlasından çıkanı yedi; paraya sıkışınca koyun, keçi sattı.
Meralar hızla yok oluyor. Kayıtlara göre, 1935 yılında 45 milyon hektar olan mera, kışlak vs. alanlar 20 milyon hektara düşmüş.  
Köy ve mera ile ilgili yasaların temel vurgusu, buraların tamamen hayvan otlatmaya tahsis edilmesi üzerinedir. Zaman zaman köylüler arasında yaşanan“mera anlaşmazlıkları”nda yasalar çizgiyi, “hayvan sayısı”na göre çizmiştir. Sonuçta meradan az hayvanı olan az, çok hayvanı olan çok yararlanır; bu işin doğasındadır.
Zira yasalar buralarda her türlü “mülkiyet tesisi”ni yasaklamıştır!
Ancaak... 1998’de çıkarılan 4342 Sayılı “Mera Kanunu’nun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun” ilk kez meraların kiralanmasının, meralarda petrol, maden (mermer, taşocakları da dahil) aranmasının yolunu açtı.  
İşin özeti şu: Meraların verimli kullanımı, ancak etkin bir “Tarım ve Kırsal Kalkınma” politikası ile mümkündür. Bu da siyasi iktidarların, devletin işidir. Ama iktidarların kitabında böyle şeyler olmadığı için, yasalarda, yönetmeliklerde öngörülmesine, ilgili toplantıların hepsinde sıkça konuşulmasına rağmen bu alan kaderine terk edilmiştir.   
Örneğin, “mera ıslahı” hep lafta kalmıştır. Bugün Anadolu’nun yaylalarında, meralarında tek bir “ıslah” göremezsiniz.  Bu konuda çıkarılan yönetmelik, ıslak kapsamında “Çayır ve otlakların yem verimini yükseltme yönünden sulama, gübreleme, zararlı ot mücadelesi, tohumlama ve biyolojik mücadele, otlamayı kolaylaştıracak tesislerin yapılması” gibi hedefler göstermesine rağmen bunların hiçbirisini sahada gösteremezsiniz. Bırakın çayırın sulanmasını, üzerinde rastgele otlayan hayvanların içmesi için bile çeşme,  yalak yoktur. Olanı da köylü kendi imkânları ile yapmıştır.
Halbuki bunlar çok düşük paralara yapılabilecek, geri dönüşümü, getirisi yüksek şeylerdir
Hayvancılıkta üretim maliyetlerini düşürmenin, memlekette ucuz ve bol et yemenin, süt içmenin yolu budur
Valilik bünyesinde kurulan “Mera Komisyonu” şimdi Yenişehir’de bir merayı kiraya vermeye hazırlanıyor. AKP İlçe Başkanı “Biz bu arazinin mevcut hali ile de yanlış kullanıldığını düşünüyoruz” diyor…
Ee,  sayın başkan, bu iş hep böyle oluyor! Önce içinden çıkılmaz hale getiriyorsunuz, sonra “satalım kurtulalım” diyorsunuz…  Türkiye’nin en büyük yünlü kumaş tesisi Merinos da önce sadece asker ve polise çalışır hale getirilmiş, içten içe çökertilmiş, borca batırılmış; ardından “zaten zarar ediyor” diye kapatılmıştı.
Şimdi “zaten bakımsız, susuz, eşek dikeni dolu” diye meraları köylünün elinden alırsanız, alacağınız kira parası bu toplumun ödeyeceği faturanın yanında hiç kalır... 
İyi haftalar...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder