Kinin, garazın, düşmanlığın bir uç noktası, bir sınırı var mıdır? Büyüklerimiz Rus, İngiliz, Yunan, Fransız işgalinden, zulümlerden söz ederken, “kundaktaki bebekler öldürüldü”, “hamile kadınların karnı yarıldı, bebekleri süngülendi” diye anlatırdı. Şimdilerde bir “ilke imza attık: Basılmamış kitabı yasaklamak”! |
Doğmamış çocuğu katletmek isteyen bir öfke ile basılmamış bir kitabı imha etmek, yasaklamak isteyen öfke arasında siz bir fark görüyor musunuz?
Sevgili okurum, biz gazetelerde toplumun sorunlarını, aksaklıkları dile getirmeye çalışıyor; aklımızın bastığı kadar da önerilere işaret ediyoruz.
Bekliyoruz ki, hem halkın hem de yönetimin en doğru kararı vermesine bir nebze katkımız olsun, sonuçta insanımız daha mutlu olsun...
Ancak öyle şeyler oluyor ki, bir arpa boyu bile yol almadan kendinizi sözün bittiği yerde hissediyorsunuz!
Ancak öyle şeyler oluyor ki, bir arpa boyu bile yol almadan kendinizi sözün bittiği yerde hissediyorsunuz!
Ahmet Şık’ın hazırladığı, henüz “müsvette”likten, “taslak”lıktan baskı ve “kitap” haline geçememiş “İmamın Ordusu” adlı çalışmasının başına gelenlerin, sanıyorum tek bir açıklaması var: Kin, öfke, despotizm.
Siyasi kin, garaz bu kadar hukuk, sınır tanımaz bir noktaya gelmişse, gerçekten vay bu ülkenin haline... Kitabın, Fethullah tarikatının polis içindeki örgütlenmesini anlattığı söyleniyor. Eğer kitapta ciddi iddialar varsa, savcılara düşen görev bu iddiaların doğruluğunu araştırmak vs. değil midir?
İktidar erkini kullananlar, önlerinde hiçbir engel tanımıyorlar, istediklerini yapıyorlar ve hukuku, yasaları vs. bu duruma “uyduruyorlar”. Zira yasalarımıza göre bir kitapta suç unsuru, “örgütsel doküman” tespit edebilmek için, onun önce bir basılıp “kitap” haline getirilmesi gerekir.Ortada olmayan bir kitap hakkında kararlar vermeyi kimse evrensel hukukla falan açıklayamaz.
Ergenekon davası savcılarının (bu işle görevli polis grubunun mu demek daha doğru bilmiyorum) isteği doğrultusunda, ortada olmayan bir kitap hakkında verilen mahkeme kararı gerçekten hukuk tarihine geçmeyi hak ediyor.
Polis gidiyor yazarın evindeki özel bilgisayarında, kitabın taslağına ulaşıyor, imha ediyor. Yetmiyor, taslağı gönderdiği bir gazeteci ve yazar arkadaşının çalıştığı Radikal gazetesine de baskın düzenliyor, taslağına el koyuyor. Yetmiyor, bilgisayarının hard diskine (belleğine) komple el koyup götürüyor.
Hukuk guguk…
“Güüçç beeendee aaaartıııııkkk!!!”
Üniversitede “Uluslararası Politika” dersi hocam olan Prof. Dr. Hasan Köni, geçenlerde televizyonlardan birisinde, son ABD-Fransa’nın Libya saldırısını yorumlarken, konunun hukuki boyutlarını tartışanlara hitaben şu anlamda bir şey söyledi: “Hayır, maalesef uluslararası ilişkilerde hukuk değil, önce güç geliyor. Gücü elinde bulunduran taraf önce kafasına göre, ne istiyorsa yapıyor. Hukuk, sonradan buna meşruiyet kılıfı hazırlıyor.”
Hocanın teşhisi, sadece petrol ve silah tekellerinin çıkarı için yapılan Libya saldırısını değil, basılmamış kitaba yapılan “imha operasyonu”nu da açıklıyor.
Güç, iktidar hem çok tatlı, hem de çok belalı bir iştir.
Çünkü iktidar gücünüz arttıkça, diktatör olmaya yaklaşıyorsunuz demektir.
Unutmayalım, Kaddafi sefil çöl halkının kurtuluşu umuduyla gelmişti. Libya halkının kalkınmasına büyük katkıları oldu. Hepsine iyi kötü karnını doyuracakları kadar petrol geliri verdi. Libya’nın bağımsız, başı dik kalmasını sağladı. Sonunu getiremediyse de petrolünü emperyalist güçlere karşı korumayı denedi. Ama kendini yenileyemedi ve 40 senede halka adalet vadeden “Yeşil sosyalizm” yerini, halkına “pis sıçanlar” diyen bir diktatöre bıraktı.
Şimdi Libya halkı Kaddafi’den kurtulmak istiyor.
Batılılar, petrol ve silah tekelleri “operasyon” peşinde. Ülkeler arasında fırsatı değerlendirme ve öne çıkma yarışı var.
Türkiye, 1974 Kıbrıs olayında Amerika’nın ambargosunu delip Türkiye’ye siyasi destek, ucuz petrol vs. veren Kaddafi’ye karşı gemi ve uçaklarla gidiyor.
ABD’nin peşinde... 25 milyar dolar müteahhitlik işi, 25 bin civarında Türk işçinin olduğu bir ülkeye karşı. TBMM bu saldırıya “tam yetki” verdi. AKP istedi, CHP, MHP destekledi…
Gerekçe, “silah ambargosu destekleme”…
Yersen…
Kendi insanına karşı “Güç bende artık” narası atanlar, daha büyük bir gücün önünde diz çöküyor, tükürdüğünü yalıyor.
“Allahın sopası yok” işte.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder