Türban-laiklik polemiği bir türlü bitmiyor. Gelişmelere bakılırsa da, bitmeyecek. |
İşin aslına bakalım: Türkiye Cumhuriyeti, laiklik üzerine kuruldu. Şeriat ve Halifelik, devletin dini esaslara göre yönetilmesi, şeriat hukuku vs. kaldırıldı. Ancak toplumun, Anayasa’nın değişmez maddesi olan “laiklik” ilkesine göre dönüştürülmesi, laik toplum yaratılması konusu hep eksik kaldı, başarılamadı.
Birtakım “dengeleri” gözetmek kaygısıyla ve hakim Sünni İslam inancına göre kurulan Diyanet İşleri Başkanlığı ise devlet ile din arasındaki “ayrı, ikili, seküler, laik” yapının oluşmasını önledi; kurum başta aleviler olmak üzere farklı inanç grupları üzerinde devletin baskı gücü olarak işlev gördü.
Dolayısıyla bugün “türban” sorunu, şeriat devleti kurma heveslilerinin siyasi simgesi olmasını bir tarafa bırakırsak, devletin bizzat yönlendirmesiyle Sünni İslam inancına göre yetişen kadınların, “inançlarının gereğini yaşamaları” talebi haline geldi!
Ve bu anlamda bal gibi bir “özgürlük” talebidir! Çünkü bu insanlar böyle bir dinsel inançla yetiştirilmiştir, başının, saçının, elinin, teninin vs. nikahlı kocası dışındakilerce görünmesini, tokalaşmayı vs. “zina” ve “günah” saymaktadırlar.
Şimdi, olaya salt inanç ve yaşama şekli diye “temel kişi hak ve özgürlükleri”çerçevesinde yaklaşıp, “türbana özgürlük” verirseniz olay çözülmüş olur mu?
Hayır, asla..
Önce bu olay üniversitelerden sonra liselere, giderek ilkokula kadar yayılacak, bu kampanya canlı tutulacaktır. Bunun ipuçları da vardır. Zira olay “kişisel hak ve özgürlük” gibi değil, “inanların zaferi”, “laik devlette bir kale düşürme” olarak anlaşılacaktır, bu potansiyel maalesef vardır.
Ve toplum yeni ve daha karanlık bir döneme girecektir.
İktidar partisinin, merkez sağ ve liberal yapıya bürünmesi, laik düzen karşıtlarının son dönemde zenginleşip liberalleşmesi ve “yumuşaması”, aşırı uçların törpülenmiş görünmesi bence çok yanıltıcı olabilir. Ekonomik ve siyasi bir kriz, bu tür kaygan zeminlerde her an toplumda kardeş kavgası ve boğazlaşma potansiyelini tetikleyebilir.
Bence radikal ve kökten çözümün zamanı çoktan geldi.
Türban gerginliğini ortadan kaldırmak için yapılması gerekenler şunlar:
1. Devlet artık bütün demokratik ülkelerde olduğu gibi, kimsenin dinine, inancına karışmamalı. Bir inancı dayatmamalı… Bütün din ve mezheplere eşit uzaklıkta olmalı. Vatandaşlar arasında ayrım yapmamalı.
2. Diyanet İşleri Başkanlığı kapatılmalı. Ben çocukken, köyde camiyi köylü kendi imkanlarıyla yapardı, imam da köyümüzdendi ve geçimini köylülerin yardımıyla sağlardı. İmamlar maaşını kendi cemaatinden almalı. Avrupa'da nasıl devlet memuru papaz diye bişey yoksa burada da devlet memuru din görevlisi olmalalı.
Yok, Diyanet kaldırılmayacaksa, o zaman Alevilik vs. bütün inanç gruplarının, hatta ateistlerin ihtiyaçlarına göre hizmet vermeli. Mesela devlet camiye para, imama maaş veriyorsa, cem evine, dedeye de vermeli.
3. Devlet okullarında zorunlu din dersi kaldırılmalı. Din eğitimi, dini kuruluşların uhdesine verilmeli. Bu kuruluşların talebi, kararı doğrultusunda imam, dede vs. yetiştirecek okullar açılabilir, İmam Hatip’ler yeniden organize edilebilir.
4. Eğitim “dünyavi”, “secular” ilkelere göre düzenlenmeli. Mesela “Ahlak” dersi yeni baştan ele alınmalı. “Ahlaklı insan, dindar insandır” yerine, “Ahlaklı insan, hukuka, insan haklarına önem veren, ülkesini seven, insanlarına yardımcı olan, iyi anne-baba-eş, kendi ve ülkesi için bir şeyler yapan insandır” gibi medeni yurttaş değerleri öne çıkarılmalı.
5. Ve tabi, devlet kimsenin nasıl elbise giyeceğine, başını örtüp örtmeyeceğine, ibadetine vs. karışmamalı. Başörtüsü taktı diye bir öğrencinin okuma hakkı asla engellenmemeli.
EY iktidar, muhalefet!
Radikal bir adım için ne dersiniz?
Hani yüzümüzü Avrupaya dönmüştük...
Onların onlarca yıl önce hallettiği sorunla boğuşmak yakışıyor mu?
Ülkenin yapılacak daha çok işi var.
İyi haftalar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder