31 Mart 2011 Perşembe

İşsizlik, rakamlar ve şeytanın gör dedikleri!

15 KASIM 2010



TUİK’in işsizlik verileri epeydir bana komik geliyor. 

 “İşsiz” diye açıklananların sadece Türkiye İş Kurumu’na başvuranlardan ibaret olduğunu ilk duyunca,  şaşırmıştım.
Peki, yıllardır, yönetimin insanların gözünün içine baka baka bu ülkede işsizlik oranını yüzde 9-10 olarak açıklaması size komik geliyor mu?


Bakınız, bir ülkede nüfusun, ekonomik faaliyetlere, istihdama katılan bölümü yaklaşık yarısıdır. Yuvarlak hesapla nüfusun yaklaşık yüzde 15’i çalışacak durumda olmayan yaşlılar, yüzde 20’si 18 yaşın altında ve çalışacak durumda olmayan çocuklar vs. dir. Buna eğitim, sağlık vs nedeniyle çalışacak durumda olmayanları da katarsanız yüzde 50-55’e ulaşırsınız. Mesela 60 milyon nüfuslu Fransa’da, nüfusun yüzde 45’i çalışabilir (aktif) nüfus olarak açıklanır.
Bu genellemeyle gidersek 71 milyonluk Türkiye’de aktif, çalışabilir nüfusun 30-35 milyon arasında olması gerekir Ama bakınız TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu) son verilerinde, çalışabilecek durumdaki “aktif işgücü”nü 26 milyon 166 bin olarak açıklıyor.  Peki, soruyorum: Bu aradaki fark nedir?  5 milyon civarındaki insan neden çalışabilir nüfus içine alınmaz?
Sanıyorum, TÜİK’in işsizlik oranı hesabında bir gelişme var. İnternet sitesinden baktım, İŞKUR’un kayıtlarında “kayıtlı işsiz” sayısı toplam 1 milyon 719 görünüyor. Eğer işsizlik oranında sadece bu rakam hesaplansaydı, oran yüzde 6 olarak çıkardı. Demek ki bir değişim var.
 TÜİK, benim 30-35 milyon sandığım toplam “aktif işcücü”nü 26 milyon 166 bin olarak hesap ediyor. TÜİK’e göre bunların 23 milyon 195 bini “istihdam ediliyor”, yani bir yerde çalışıyor.  Bu 23 milyon 195 bin kişinin yüzde 47,2 si hizmet, 26’sı tarım, 19,5 sanayi, yüzde 6,6’si inşaat sektörlerinde fiilen çalışıyormuş.
Bunların yüzde 60,3’ü ücretli, yüzde 5,5’i işveren, yüzde 19,5’i kendi hesabına çalışan, yüzde 6,3’ü de ücretsiz aile işçisi.
Sıkı durun, işin en zor yanlarından birisi de şu ünlü “kayıt dışılık”…
TÜİK, 23 milyon 195 kişi çalışıyor diyor, ama Türkiye’de sigorta kayıtları ve kamu-özel herhangi bir işte çalışanlarla ilgili kayıtlar ortada! SSK,  Emekli Sandığı, Bağkur bağlantılı kayıtlar neredeyse bunun yarısı.
Peki bu fark nereden kaynaklanıyor?  
23 milyon insanın bir işi-gücü var ve “istihdam edilenler” hanesindeyse, mutlaka sigortada vs. bir kaydı olur, öyle değil mi?
… Ve TÜİK artık verilere “kayıt dışı” diye bir sütun ekliyor!
“İstihdam edilen” bu 23 milyon 195 bin kişinin yüzde 44,8’i (10 milyon 384 bin kişi) hiçbir yerde kayıtlı değilmiş!
Kayıt dışılık, kendi hesabına çalışanlar”da yüzde 67,9, “işveren”lerde yüzde 26,8, “ücretli”lerde yüzde 27,6.
23 milyondan tarımda istihdam ediliyor görünen 6 milyon 178 bin nüfusun ise yüzde 86’sı, “kayıt dışı”.
Son yıllarda kayıt dışı lafı çok konuşuluyor ve hükumetler sürekli bu işin üzerine gittiklerini-gideceklerini açıklıyorlar.
TÜİK’in kayıt dışına ilişkin veri açıklaması gerçekten hoş bir durum. Umarız sayılar, adresler vs. belirlendikçe hükumetlerin işi kolaylaşır.
Ama, belirtmeliyim ki, bu kayıt dışı konusu sistemin yumuşak karnı. 
Zira öyle bir yapı yaratmışsınız ki, kayıt dışı çalışmak kimileri için adeta “zorunluluk”, kimileri için de “rekabet aracı”.
Bugün “Ben her şeyi yasasına, kuralına göre yaparsam dükkanı kapatırım, batarım” diyen işletmeler;
Sigorta, kayıt falan istersem patron beni kapının önüne koyar”  diyen yaygın bir işçi kesimi;
... Elindeki kayıtlı işini taşeronlar vs. arcılığıyla kayıt dışına çıkarmayı vazgeçilmez, hayati rekabet aracı sayan, belki binlerce sanayi kuruluşu var.   
Sadece özel sektör mü?
Maliye Bakanlığı, bütün kamu istihdamının 2 milyon 998 bin olduğunu açıkladı.
İçine bakalım: kamuda çalışan 3 milyona yakın kişinin 2 milyon 128 bin 250’i kadrolu, 309 bin 145’i sözleşmeli,  55 bin 395’i geçici olmak üzere 395 bin 616’sı işçi. Taşeronlarda vs. çalışanlar ise 113 bin 628 ile “diğer” hanesinde!
Karayolları'ndan, DSİ’den tutun da belediyelere kadar bütün kamu kuruluşları artık “hizmet alımı”nı keşfetti! Taşeronluk kamuda hızla yaygınlaşıyor.
Sevgili okurlar, umarım bu Pazar sizi rakama boğup sıkmamışımdır. Ama rakamlarla sunabildiğimiz dünyanın daha gerçekçi ve anlaşılabilir bir dünya olduğuna inanmanızı isterim.
Ve ölçemediğiniz bir şeyi asla değiştiremezseniz, yönetemezsiniz.
İşin püf noktası, rakamları ideolojik,  siyasal vs. etkilerden kurtarabilmek ve bilimi, istatistiği toplumsal araştırma yöntemlerinden biri olarak “istihdam etmek”… 
Aman rakamlar da gizli işsiz olmasın!
İyi haftalar diliyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder