“Seni diğerlerinden farksız yapmaya bütün gücüyle gece gündüz çalışan bir dünyada, kendin olarak kalabilmek, dünyanın en zor savaşını vermek demektir. Bu savaş bir başladı mı, artık hiç bitmez”Doğan Cüceloğlu, “Anlamlı ve Coşkulu Bir Yaşam İçin Savaşçı” kitabında, günümüz toplumlarında hayli rastladığımız idealist; ama geleneksel yapılara çarparak “yalnız” kalmış insanların durumunu tanımlamaya çalışırken, E. E. Cummings’in bu ifadesini alıntı yapmış. Yaşamı güzelleştirmek, yaptığı işe kendinden bir katkı sunmak, yaratıcılığını ortaya dökebilmek için yeteneklerini özgürce kullanmaya çalışmaktan başka bir suçu günahı olmayan hayali sınıf öğretmeni Arif Bey, kitapta daha anlamlı, rahat bir yaşam için direnirken sonunda “savaşçı” olur. İnsanda, kendisiyle ve toplumla gerçek anlamda barışma duygusu yaratan bir “savaşçılık” bu. Düşünüyorum da, aslında insanlık tarihi belki de bu “savaşçı”ların öyküsü... Kapitalist felsefenin temelinde olan “özgürlük” bu savaşçıyı selamlamanın adı değil midir? Tek tek icatlar, buluşlar, sanayi ve ticaretteki evrimler, devrimler hep bu savaşçıların çoğu zaman yaşamlarına mâlolan gelişmeler değil midir? Ülkeler zenginliği, yüksek yaşam standardını, adaleti, barışı bu tür “savaşçı” bireyleri sayesinde elde etmiş değiller midir? Peki biz bunun ne kadar farkındayız? Doğrusu diğerlerinden farklı bir şeyler düşünmeye, yapmaya çalışıyorsanız Türkiye’de genellikle yenilgiyi peşinen kabullenmiş ve bir anlamda çileli bir yaşamı seçmiş sayılırsınız. Zira çocukken anne ve babamızın, okulda öğretmenlerimizin, işyerinde patronların, siyasette liderlerin, askerde komutanın emir ve görüşlerine göre biçimlenmişizdir.... En doğrusunu hep babamız, ağabeyimiz, patronumuz, amirimiz, müdürümüz, komutanımız bilir! "Doğru" olan, onlarla uyumlu olmaktır. “Geçinmek”, dilimizde hem temel ihtiyaçlarını karşılamak, hem de yanındaki güç odağı ile uyumlu almak, onun gazabına uğramaktan kaçınmak anlamlarına gelir. İki anlamıyla da "geçinmek" birbirini tamamlar, olmazsa olmazlarıdır! Yönetim kademesine gelmiş insanlar her şeyin kendi dediği, istediği gibi olmasını isterler. Çalışanların özgünlüğüne tahammülleri yoktur. Siyasilerimiz liderin ağzına bakar. Koskoca liderler bakan, başbakan koltuklarında bile olsalar, “iktidar olmayı” beklerler. Ekonomimiz için sürekli dış borç, dış destek beklenir. Askerimiz istemeye istemeye kendisini savaşa mecbur görür. Borsamızda hem iniş hem de çıkışlar için “yabancı” beklenir. Sanayicimiz devletten hep koruma, teşvik bekler. Yükselmek çalışma değil, torpille olur. İMKB’de son iki haftadır kriz öncesi havalar esiyor. Londra’dan getirilen “sıcak para”, borsada adeta 2000’deki oyunu oynar gibi. İMKB’yi patlatmak da, batırmak da adamlar için artık neredeyse çocuk oyuncağı. 40-50 milyon dolarlarla hafta içinde büyük dalgalanmalar yaşayacak kadar sığ bir borsaya birkaç milyar doları verdiğiniz zaman istediğiniz değerleri yakalayabilirsiniz. 16 bin 400’lerden sattıkları hisseleri dolara yatırıp, doları biraz şımarttılar. Ama bu conilerin sağı solu belli olmaz. Bakarsın medya destekli “ekonomi tıkırında” şarkısı söyletip, paraları yine borsada çuvallayabilirler. Bir de Japonya’ya bakınız. Japonlar 2. Dünya Savaşı sonrasında, hiç asker beslemeyen bir devlet oluverdiler. Bütün kaynaklarını ekonomiye, kalkınmaya ayırdılar, dünyanın 2. zengin ülkesi oldular. Japonya 1995-2005 arasında bayındırlık için 6,2 trilyon dolar harcama planlayabiliyor... Şimdi de Koizumi’nin Liberal Demokrat Partisi, ülkede yeni Anayasa, yeniden ordu kurma hazırlığında. Bu gelişme siyasal devrim olarak kabul ediliyor. Japonya dünyanın en iyi donatılmış ordusu ile bütün dengeleri değiştirebilir. Üstelik Amerikan yönetimi de şimdilik bu gelişmeden çok memnun. Ne de olsa korkulu rüyası Çin’in ezeli rakibi, yeniden baltasını biliyor! Demek ki çare, kendin olmak. Birey olarak, şirket, kurum olarak, ülke olarak bunu başaramadıysan hep başkalarının dediği gibi, onların çıkarlarına göre biçimlenmeye mecbursun. Çağımızın anahtar sözlerinden birisi birey, diğeri özgürlük, farklılık... Yeni Bursa Gazetesi, 18 Ekim 2003 |
4 Nisan 2011 Pazartesi
Başarı özgün ve farklı olabilmekte
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder