3 Nisan 2011 Pazar

Yalın düşünce kalın kafa


Dursun EROĞLU


Dünyanın en tanınmış değişim mühendislerinden olan ve 1990’da Dünyayı Değiştiren Makine (The Machine that Changed the World) kitabı ile büyük ilgi uyandıran Amerikalı Prof. Daniel Jones, geçtiğimiz hafta sonu “Yalın Zirve” için Bursa’daydı. Yüzlerce kişi onun değişimle ilgili “sihirli sözlerini” ağzı açık dinledi. 
Kitabı bütün dünyada 400 binden fazla satan Jones, bol bol Türkiye’deki yüksek potansiyele değinip, bize “yağ çekerken”, “yalın düşünce” yaklaşımını anlattı.  
Toplantıyı BTSO organize etmişti, ücretsizdi. Katılımcıların patron, yönetici olması beklenirdi. Elbette değişime açık tanıdık işadamları ordaydı. Ama salonda ezici çoğunluğu öğrenciler oluşturdu.
Şimdi, “Gençler değişime hazırlanıyor” diye sevinelim mi,
“Patronların değişmeye niyeti yok” diye üzülelim mi?
Kapanış toplantısında bir İİBF öğrencinin sorusu salondakilerin çoğunun ruh halini yansıtıyordu.
Mr. Jones, siz anlatırken, içimizden ‘Ah keşke bizim de bir şirketimiz olsa da bu dediklerinizi uygulasak’ dedik. Ama maalesef öğrenciyiz ve şirket sahibi olma şansımız yok. Peki bize ne yapmamızı önerirsiniz?”
Yanıt: “Bunu öğretmeninize söyleyin, size Yalın Düşünce uygulamasını talep eden bir şirket bulsun.”

Ne güzel yanıt!..

Burası Amerika, öğretim üyelerinin şirketlerle yakın ilişkileri; hatta orada görevleri var, hemen defterindeki listeden birisini çıkarıp verecek!

Konuşmacı Türk olsa böyle, pratik sonucu olmayan bir yanıt veremezdi. Tabi bu kadar izleyici de bulamazdı, Türk hocaya kimse rağbet etmezdi ya, neyse...
1980’lerde yüz binlerce Toyota otomobil Newyork sokaklarını doldurunca Amerikalılar neye uğradığını şaşırmış, pazardaki Japon işgalinin durdurmak için akla gelmedik numaralar sonuç vermemişti. 

GM, Ford, nasıl olur da pazarı kendi evinde Japonlara kaptırırdı?
Baktılar ki, bu iş öyle kuru sıkı ile olmuyor, gittiler Japonların bu işi nasıl yaptığını araştırdılar. İşte Prof. Jones da o işi yapan global araştırma şirketlerinden birisinin başındaki kişi.
Japon mucizesi bizde önce şöyle tanımlandı: “Japon işçiler çok sadıktır, işi bir ibadet gibi görürler”.
Öğrendik ki, Japon işçisi en pahalı işçi, ülke pahalı ülke, hayat pahalı, öyle dini inancı falan da hava gazı... Bu sefer “Japonlar disiplinli çalışır, işyerinde kaytarmaz, çok çalışır” dendi.
Galiba Japonların Toyota uygulamasından etkilenilerek geliştirilen “Yalın Üretim”i anlamak için daha çok zaman geçecek. Ama umut var.
Örneğin Mercedes Türk’den Cengiz Tevek’in verdiği bilgiler umut vericiydi. Şirket “yalın” uygulamasıyla stokları yüzde 50 azaltmış, iş akışı yüzde 18, kapasite yüzde 83 artmış. Tek kuruş harcamadan, sadece “kafaların değişmesiyle”.
Kilit unsur çalışanın katılımı ve pratik iş akışı…
Çalışanlara daha çok güvenerek… “Şunu yapacaksın, şunu yapmayacaksın” deyip her işte emir komuta zinciri kurup, çalışana asgari ücretle, askerlik talimi yaptırıp hayatından bezdirmek yerine, “Sen olsan nasıl daha iyi yapardın” diyerek…
Çalışanlarımıza güvenmeliyiz” diyor, Tevek, “Çünkü bizi sadece ve sadece onlar başarıya götürebilir”...
Çalışanlarına tepeden bakan, onlarla bir arada olmayı onur kırıcı sayan, küçücük işyerlerinde bile aynı sofradan yemeyi küçültücü bulanlar ne kadar “yalın” olabilir? 

Kalın kafalara yalın düşünme de zaman alacak. 
En tehlikeliler her şeyin en iyisini bildiğini sanan orta kademe” diyor, Tevek...
Üretimin hikayesinde seri üretimi, fordizmi, zamanla robotu ve teknolojiyi birer devrim gibi yaşandı. Bu devrimlere ayak uyduramayanlar tarihin çöplüğüne gitti.
Düdük elbette hep parayı verenin elinde oldu. Ama çağının şarkısını icra edemeyen düdükleri, sahibin ünü şanı, parası kurtaramadı. 

Şimdiki şarkının konusu insan. Zira artık farkı organizasyon ve çalışanların bireysel, özgür ve aktif katılımı yaratıyor.


Yeni Bursa Gazetesi 14 Ekim 2003

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder