7 Nisan 2011 Perşembe

Umudum AB falan değil, sizsiniz!



Kıbrıs deyince kiminin aklına tertemiz deniz, tatil; kiminin aklına askerlik anıları, sol şeritten işleyen trafik, belki de gemilerle İskenderun’a ucuz TEKEL rakısı getiren “bavulcular” gelir.
Gariptir, bende ilk çağrıştırdığı şey duyarsızlık oldu... 

Kıbrıslıların tamamı elbette yaşama duyarsız değildir. 
Ama “Duyarsızlık, iradesi hiçe sayılan, yılgın insan davranışıdır” sonucuna ilk orada vardım.
İlk kez gittiğim yerlerde “kaybolmaya” bayılırım. Lefkoşa’da Türklerle Rumların birbirine yakın olduğu semtte de öyle olmuştu. Gezi kafilesinden ayrılmış, insanlarla konuşup, oradaki yaşamı, koşulları anlamak heyecanıyla ara sokaklara dalmıştım. 

Sınırın öbür yanındakilerin aksine bakımsız evler, sokaklarda rastgele dolaşan; evlerin önünde oturan, önüne, yere bakan insanlar. 
Ruh gibi” deriz ya, öyle…
Dünya umurunda değil adamın, saç baş darmadağın…
Oturuyor mu yatıyor mu belli değil.
-Merhaba!
- (Bakmıyor bile)
-Nasılsınız? Lefkoşa’da yaşamak nasıl bir şey? Rumlarla aranız nasıl? Geçim nasıl?
-…
-Do you speak English?
-…
-Parlons Français alors!…
-…

Sağıra, köre falan benzemiyor. Ama tık yok.
Birkaç denemeden daha sonuç alamayınca resmen şoka girdim. Neyse ki, Kıbrısta bir sivil toplum örgütü yöneticisi, beynimdeki fırtınayı dağıttı:

Maalesef burada öyle bir kesim var. Aslında çok iyi insanlardır. Fakat yılgınlık var. Adada tek güç Denktaş. Türkiye ve asker onu destekliyor. Her konuda onun dediği olur. Vatandaşın en küçük eleştirisi, hemen Rum işbirlikçiliği ile itham ediliyor. İnsanımız aslında çok çalışkandır. Fakat tembelleştirildi. Geri kaldık. Şimdi Rum tarafındaki hayata özeniliyor. Kıbrıs Türkü okumuş, aydındır. Ama her girişiminin başına bela olduğunu göre göre sustu, yıldılar. İçkiye verdiler. Hayata teslim bayrağını çekti, miskinleştiler.”

 Bazı Kıbrıslı Türkler de, Türkiye’den gidenlerin “Burası yavru vatan. Sizi biz kurtardık...” türünden yüksek perdeden lâflarına tepki olarak konuşmak istemiyorlarmış ya, o ayrı konu.
Siz bu satırları okuduğunuz zaman Kıbrıslı Türkler Avrupa Birliği için kritik bir seçimi yapmış olacaklar. 

Saplantım o ki, “Kıbrıs sorunu” diyalog kurmakta başarılı olamadığım insanlar çekinmeden konuşmaya başlamadan çözülemez!
Evde, işyerinde, sendikada, dernekte, partide, yerel yönetimlerde, hükümette, muhalefette… her yerde başarı artık bireylerin özgür katılımında.
Sivil toplum örgütlerinin en güçlü olduğu illerden olan Bursa’da bile bu “duyarsızlık” yüzünden gerçekten bir yığın çaba, zaman, emek, trilyonlar boşa gidiyor.
Güzel insanların umutları, emekleri yanıtını bulamıyor.
Yaratıcılıklar köreltiliyor, azimler kırılıyor, heyecanlara buz atılıyor.
Sesini duyurabilme fırsatı bulanlar, yaptıklarına destek, eleştiri arıyor. 

Yazanlar okunmayı, olumlu olumsuz tepki görmeyi; söyleyenler dinlenmeyi; projeleri olanlar fark edilmeyi, sanatçılar sadece alkışı değil, eleştirilmeyi bekliyor.
Sesini duyuramayanlar ise kafasını gözünü yara yara, yanlışlar yapa yapa da olsa hayatlarında bir değişiklik için heyecan duyabiliyorlar. 

Sadece okullarda değil, işsiz kahvehanelerinde, parklarda, yoksulluk kokan köylerde, işyerlerinde nice yetenekler var.
Artık katılımsız, tek başına ne büyük kurtuluşlar; hatta ne de ufak başarılar mümkün. 

Herkes el atmazsa taşı yerden kaldıramazsınız.
Meclisi çalıştırmayan hükümet; İl Genel Meclisi’ni, kişisel kararlarını onama mekanizması olarak kullanan vali; Belediye Meclisi’nin muhalefete gününü gösterme yeri olarak gören belediye başkanı; Yönetim Kurullarını, karar defterine imza atacaklar listesi olarak gören dernek, sendika başkanları; politikayı liderin söylediklerini hafızlamak olarak bilen politikacılar… 

Boşa kürek çekiyorsunuz! 
Bırakın, en doğrusunu hep siz bilmeyin. 
Katılmasanız da insanlara şans verin, işinize karışsınlar!
Bu hafta yanı başınızdaki değerlere, çabalara yoğunlaşıp, bunlardan en azından bir kaçına destek olmaya, katılmaya; ve de bir konuda küçücük orijinal bir adım atmaya ne dersiniz?

Umudum Avrupa Birliği falan değil, sizsiniz!



Yeni Bursa Gazetesi, Eklenme Tarihi :2003-12-14 13:24:33) | Okunma sayisi : 120

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder