8 Nisan 2011 Cuma

Küresel adalet, Çin kabusu


Ekonomide ezberler bozuluyor. Bu yıl büyüme rekorları kırması beklenen ülkeler, öyle ABD, İsviçr, Japonya falan değil... Afrika ve eski sosyalist ülkeler!


Mesela Afrika’nın sefil ülkesi Çad’da bu yıl milli gelirin tam yüzde 58 artması bekleniyor. Çad petrol zengini oluvermiş.
Onu yüzde 23 artışla Ekvator Ginesi izliyor. Kaynağı yine petrol.
Savaşla yıkılan iki ülke, Irak’ın yüzde 19, Liberya’nın yüzde 20 büyümesi bekleniyor.
Onları eski sosyalist ülkeler izliyor. Milli gelir artış tahminleri Kazakistan, Gürcistan ve Türkmenistan’da yüzde 10, Çin, Azerbaycan ve Mozambik’te de yüzde 8 civarında.
Aynı uluslararası finans çevrelerinin Türkiye’de milli gelir artış beklentisi eski 4,5.
Petrol bulma, savaştan çıkma gibi olağandışı örnekleri bir tarafa bırakırsak, durumu şöyle yorumluyorum:

-Dünya ekonomisinde son 15 yıldaki dalgalanmaların menbağı, sosyalist sistemin çökmesi. Önce “doğu”da, milyonlarca eğitilmiş, “ucuz” işgücü “batı”nın işgücü piyasalarında ücretleri düşürdü. Sendikalaşma geriledi. Çalışanların haklarını koruyan yasaların yerine, “fiyat rekabetini” esas alan uygulamalara geçildi. Sokaktaki insanları alım gücü hızla düştü, işsizlik yükseldi.

-Gelişmiş ülkeler pazarlarını bir yandan ISO gibi standartları öne sürerek korumaya çalışırken, diğer yandan yatırımları, ücret ve diğer hammaddelerin düşük olduğu “doğu” ve gelişmekte olan ülkelere kaydırdılar. Örneğin Doğu Avrupa ve Çin bu sayede düzenli bir milli gelir artışı yakalayabildi. Bu sermaye Türkiye’ye pek uğramadı.

-“Fiyat rekabeti”ni gözetecek şekilde sermayenin yeniden “konuşlanması”, dünyada bir tür “küresel adalet” yaratmaya başladı. Avrupa ve Amerika’da refah düzeyi düşüp, yaşam zorlaşırken eski sosyalist ülkelerde hızlı büyümeler yaşandı.
Avrupa içinde de son yıllarda en hızlı kalkınan ülke, topluluğun fakirlerinden İspanya. Fabrikalar, turizm… her şey İspanya’ya kaydı. Newsweek Dergisi İspanyol ekonomisindeki patlamayı kapak yapıp, İspanya’nın Avrupa için bir model olup olmayacağını tartıştı.
Ve Çin… Gerçekten koskoca kapitalist dünya için bir tehdit olarak büyüyor.
Amerikası, Japonyası, Avrupası gümrük duvarlarının kaldırılacağı 2005 yılını bir kabus gibi bekliyorlar. Çin ekonomisi aslında hızla batılı sermaye gruplarının eline geçiyor ve dünyanın bütün büyük şirketleri bu ülkedeki avantajları kullanmaya başladı.
Ç
in’e kapıların açılmasını kabul eden zaten bu kesimin kontrolündeki Dünya Ticaret Örgütü.
Artık “Çin ile Çin’de rekabet etmek”, Bursalı sanayicilerde kabul görüyor.
Çin’de faaliyet gösteren çok az Bursalı firma var. Bazılarının da gitme hazırlığında olduğunu duyuyoruz.
Bulgaristan ve Romanya’dan sonra bakalım kaç Bursalı firma Çin’de üretim yapacak?
Kimseden Bursa veya Türkiye “aşkına” zarar etmesi istenemez.
Ancak uzun vadede geçer akçenin “sermaye göçü” olmadığını düşünüyorum.
On yıl kadar önce Moskova’da çalışan bir işçi ile sohbet etmiştim. Bir Türk inşaat şirketinde çalışıyormuş, aylık 50 dolarla geçindiğini söyledi. 
50-100 dolarla kalacak ev bile bulunmaz. Dalga mı geçiyorsun?” dediğimde, açıklaması şu oldu:

Orada ev kirası, su, elektrik parası falan yok. Mesela telefon bile bedava. Et, süt gibi temel gıda maddeleri çok ucuz. Bakımsız bir marketten, kuyrukta bekleyerek alırsın, ama neredeyse bedavadır. Okullar bedava, uçak, metro fiyatlarını söylesem inanamazsın. 50 dolar harca harca bitmiyor. Şirket bize Türkiye’de aldığımız paranın aynısını dolar olarak veriyor. Türkiye’de olsam beş kuruş biriktiremezdim, aldığım 400 doların tamamını harcardım.” 
Bu ülkeler, deyim yerindeyse, sosyalist sistemle yaratılan “hörgüç”ten yiyorlar.
 Bu deve sırtındaki hörgüçle, kupkuru çölde, daha ne kadar gider, bilinmez. Ama bu yolun bir sonu olduğu bilinmeli.
“Bedava” kullanım alanları ortadan kalktığında, elektrik, su, konut, eğitim, sağlık, ulaşım, haberleşmeye her şey “kâr” için çalışan özel sektöre geçtiğinde, insanların hâlâ 100 dolar aylıkla çalışacaklarını düşünmek, dolayısıyla de bu ülkelerin şu andaki “fiyat avantajını” ilelebet koruyacağını varsaymak boş yere kabus görmektir, diye düşünüyorum.


15. 2.2004


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder