7 Nisan 2011 Perşembe

Boşa mı umutlanıyoruz?

Umudun bitmez bir enerji kaynağı olduğuna inanırım. Öyle ki, gönlünüzden geçeni yapacak enerjiniz kalmadığında bile umut her an yeni bir başlangıç yapmanıza yarayabilir.


Bir de boşa umutlanma vardır ya…
Ekonomide umutların her yeşermesinde yeni bir şok dalga ile uyandığımız için kaygıyı elden bırakıp kendimizi, iyimserlik rüzgarına kaptıramıyoruz!
En son Kemal Derviş ile ne umutlar beslemiş, ne hayaller kurmuştuk...
2001 krizinin ardından kapitalizmin mabedinde etkili bir konumda olan bir Türk gelip bütün dümeni eline alıyordu.
Ağzından çıkacak sihirli iki sözcükle borsa yükseliyor, faizler düşüyordu. Siyaset ona teslim olmuştu. "Hükümetlerüstü" bir etkinliği vardı.
Geleceğin etkili Başbakanı gözüyle bakıyorduk.
Ama rüya fazla sürmedi. Yeniden başa döndük.
Şimdi AKP’nin tek partili iktidar iyimserliği sarmış piyasaları.
Ancak unutmayalım. Ekonominin kendi kuralları vardır. Eğer siz ödeyebileceğinizin üzerinde borçlanırsanız, kimse göz yaşınıza bakmaz, iflas bayrağını çekersiniz.
Türkiye ekonomisinin son dönemde temel kritik çıkmazları var. Bunlar giderilip işleyen bir piyasa ekonomisinin genel geçer işleyişi sağlanmadıkça siyasal çıkışlar ve iyimserlikler duvara çarpmaya mahkumdur. Hatta, en iyimser anınızda bile yeni bir kriz patlayabilir.
Bu kritik sorunlardan bazıları şunlar:
Büyüme: 2003 yılında büyümenin yüzde 5 çıkacağı kesin gibi görünüyor. Elbette aslında hiç de hafife alınır bir oran değil. Ancak bunun ihracata ve stok artışına dayanması, iç piyasada pek de bir büyüme olmadığı izlenimi veriyor. Yılın ilk yarısında ithalat vergisinin yüzde 20 artmasına rağmen, büyümenin tarımda yüzde 0,6, inşatta -15,6, konut sahipliğinde 1,3, devlet hizmetlerinde 0,3 ve mali kuruluşlarda yüzde -8 olması da bu görüşü destekliyor.
Büyümenin artması bizde kriz işaretidir. Zira büyüme normal üretim tüketim, yatırım artışından kaynaklanmaz.
Kapasite kullanımındaki artışın da sınırına gelinmiş gibiyiz. Yüzde 86’lara ulaşan kapasite kullanım oranları son birkaç aydır düşüşte. Bu, özel sektörün ek kapasitesi kalmadığı, artık yeni yatırımların gerektiğini gösterebilir. Yeni yatırımlar yapılamazsa, enflasyonist bir baskı kapıda.
Bütün kalemlerde kişi başına üretim dünya standartlarının altında.
Üretemeyen, tüketemeyen bir ekonominin geleceği olabilir mi?
İşsizlik: Bakmayın resmi işsizlik rakamlarının yüzde 10’larda görünmesine ve de “İşsizlik azalıyor” haberlerine. 2003 başından bu yana mevcut istihdamın bile 422 bin daraldığı verilere yansıdığına göre, işsizlik almış başını…
İşin vehametini anlamak için sadece çalışabilir durumdaki 49 milyon insandan sadece 22 milyonunun istihdamda görülmesi yeter de artar bile.
Borçlar: Ocak-Kasım 2003’te devletin geliri 80,4 katrilyon.
67,3 katrilyon lira vergi geliri olan devlet 50 katrilyon lira borç faizi ödemeyi göze alabiliyor. Devletin toplam harcaması 112,5 katrilyon. Öyle olunca bütçe açığı 32 katrilyona çıkıyor.
Devlet 32 katrilyon net borçlanmaya gitmiş. Faiz oranlarının yüzde 25’lere düşmesi elbette borç yükü için olumlu, ancak borçlanma devam ediyor.
İç borç stoku 180,2 katrilyon, dış borç: 61,7 milyar dolar. Vadeyi uzattığınızda borcunuz azalmıyor ki...
Önemli olan borcu azaltmak.
Hükumet vadeleri biraz uzatmanın yanında net 32,3 katrilyon borcun, 31,5 katrilyonunu “içeriden” almış. Borcun dolarla olmaması ne kadar çözüm? Hatta dolar yerinde sayarken ne kadar akıllıca?
Dış ticaret açığı büyüyor: Ekim 2003’te ihracat 33,5, ithalat 48,9 milyar dolardı. Dış ticaret yine açık verdi. 2004 hedeflerinde de açık var.
Açık kronik.
Çünkü üretim ithal makine ve girdilerle yapılıyor. Yerli makine sanayi kadar, yerli hammaddelerle de kimse ilgilenmiyor. İhracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 72 dan 69’a geriledi. Açık 20 milyar dolar...
Kredi: Bankaların mevduatı 130 katrilyon liraya ulaştı. Bunun sadece 40,5 katrilyonu krediye dönüştürüldü. Kalanı devlet kağıtlarına yatırıldı. Kredi olarak görülenlerin büyük kısmı da grup şirketlerine gittiğine göre, üretime, yatırıma kredi yine yok, diyebiliriz.
Tarım: Tarım bilinçli olarak batırıldı. Hükumetin IMF destekli Doğrudan Gelir Desteği dışında bir politikası yok gibi. Oysa Türkiye ekonomisi Anadolu’nun potansiyeli harekete geçirilmeden nasıl büyüyebilir? 



Yeni Dönem Gazetesi, Eklenme Tarihi :2004-01-04 16:22:53) | Okunma sayisi : 127

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder