Şeker Bayramı’nda, doğduğum yere gittim. El öpme ve bayramlaşma ziyaretleri kırsal kesimde çok zaman alıyor. İnsanlar sizi evine davet ediyor. Yemek, çay ikramı, ısrarlar…Geri çevirmek ne mümkün, adet böyle. Uzayan sohbetler, “bu akşam da bizde kal” lar… Hava güneşliydi. Bir ara ortalıktan kaybolup dağlara sıvıştım. Sonbaharda yere döşek gibi serilmiş kuru meşe gazelinin (yaprak) üzerinde yuvarlanmak, beni düşe kalka dana, tosun, koyun peşinde koştuğum çocukluk günlerime götürdü. Bir yanıyla doğanın dingin kucağı; bir yanıyla korkunç sefillik, yokluk. Harika doğal güzellikler içinde sefil, işsiz insanlar. Kentli, “Ah imkanım olsa da şu doğanın, yeşilliğin içinde yaşasam, kurtulsam trafikten, gürültüden”; köylü, “Ah bir işim, aşım olsa da kurtulsam şu köyden, şehirde bir gecekonduya razıyım” diyor. Sadece Dumanlı Dağı değil, Uludağ’ın, Katırcı dağlarının köylüleri, Karacabey, Mustafakemalpaşa, Yenişehir ovaları, İznik Gölü insanları için de aynı yakıcı gerçeklik duruyor. Kalkınmayı sadece, kent merkezlerinde yabancı ortaklı şirket kurmak olarak algılayan Türkiye, tarımı ve zorunlu olarak burada geçinmek durumunda kalan insanını hâlâ görmek istemiyor. Size sadece, “köy” statüsünden “mahalle” statüsüne geçen yerlerdeki kronik sorunlara dikkat çekmekle yetineceğim. Bursa, “Büyükşehir Belediyesi” statüsüne kavuştuktan sonra, çevredeki 12 köy, belediye sınırlarına katıldı ve “mahalle” oldu. Bu insanlar çiftçilikle geçiniyorlardı. Tarlaları, bahçeleri, hayvanları vardı. Bir gün, “Artık şehirlisiniz” dendi. Belediye köy içindeki yolları onardı, yol kenarlarına çöp kovaları koydu. İçme suyu şebekesi eksiklikler giderildi, Bursa’ya belediye otobüsleri ile gitmeye başladılar. Ancak, insanlar yine tarladan, bahçeden, hayvandan elde ettikleri ile karınlarını doyurmaya devam ettiler. Üstelik işleri zorlaştı. Tarlaların parsellenip fabrika ve konut alanına çevrilmesi; kirlenen, sökülüp atılan sulama kanalları... Hırsızlıklar çiftçiyi yıldırdı. Onlar da çaresiz, başladılar tarlaları "arsa" diye satmaya. Bizde maalesef belediye, tarım diye bir şey tanımıyor. Nilüfer Belediyesi’ndeki bazı iyi niyetli girişimleri bir tarafa bırakırsak Bursa’da belediyelerin defterinde “kalkınma” yok. Kentli olmak ile tarım bir türlü yan yara konulamıyor. Mutlaka birisi diğerini boğazlıyor! Yollar hayvan dışkısı, herkes tarlasından getirdiğini yol kenarında satıyor, adam evinin hemen bitişiğine ahır, samanlık yapıyor; belediyenin imar, temizlik ve zabıta işlevi, sizlere ömür... Belediye, hayvanların sokağa çıkarılmasını, köy çeşmesinden su içmesini, evlerin yanında, altında ahır olmasını yasaklıyor, bahçeleri, tarlaları “arsa”, ev ve ahır-samanlıkları gayrimenkul sayıp her yıl emlak vergisini istiyor, hayvan sulaması falan tanımıyor. “Mera”lar “hazine arazisi” haline getiriliyor; çiftçilik ruhunu teslime zorlanıyor. Bursa’da hayli güçlü olan yerel basın da yanı başındaki bu dramla ilgilenmiyor. Oysa, tarım-sanayi entegrasyonu sağlanmadığı, tarımsal alanların planlanıp, insanca yaşanır ve çiftçilik yapılır yerler haline gelmediği sürece Türkiye’nin başı dertten kurtulmayacak. Bayram ziyareti için gittiğim 2 bin 450 nüfuslu Ataköy’ün ilk Belediye Başkanı Ali Gökçe, uzun süre İstanbul’da yaşamış idealist bir arkadaş. Ataköy’ü “kasaba” yapabilmek için her yolu denemiş. İstanbul’dan, Almanya’ya yardım, bağış alabileceği herkesin kapısını çalmış. İşe makam otomobili değil, iş makinesi almakla başlamış. Traktör, otobüs, ambulans almış. Bilgisayar kursları, şenlikler düzenlemiş, cadde ve sokakları imece usulü çalışarak yaptırmış. Siyasi bir tartışma yaşamamak için de seçimlere bağımsız aday olarak katılmış. Adı efsane gibi dolaşıyor. Çok sıra dışı bir örnek ve aslında belediyecilik açısından alınacak dersler var. 5 yılı geride bırakan Gökçe’nin önümüzdeki seçimleri garantilediğini mi düşünüyorsunuz? Hiç değil. Siyasette etkili olan “Forslu makam, yüksek maaş, yakınlara iş, avanta” belediyecilik yanlıları bundan rahatsız. Cadı kazanlarına odun toplanıyor. Hem sanayiyi, hem tarımı, çiftçiyi dışlamayan modern, kalkınmacı bir belediyecilik anlayışı ise daha emekleme aşamasında. Emek, sabır ve de zaman istiyor. Yeni Bursa Gazetesi, 7 aralık 2003 Yeni Eklenme Tarihi :2003-12-07 13:43:59) | Okunma sayisi : 156 |
7 Nisan 2011 Perşembe
“Kalkınmacı Belediye” ne zaman?
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder